Tebeşir ve sabun
Dünyaya gelmenizle beraber sokaktan bulup sahip olmadığınız veya yoğun bir ısrarla siparişte bulunmadığınız bir takım özelliklerinizin olduğunu fark edersiniz…
Bedeninizi saran teninizin rengi gibi, ağzınızın içindeki diliniz gibi mesela…
Bunlar övüneceğiniz veya utanacağınız durumlar değildir çoğu zaman.
Ama günün birinde bu halinizin, ileride mizahçı olmak isteyen çocuklara malzeme olacağını aklınızın ucundan geçirmezsiniz…
Çünkü sadece var olmuş olmanız, bu özelliklerinizle yaşama atılmış olmanız, birileri için artık cümle içerisinde “sorun” olarak geçen bir trajediye dönüşmüştür.
Hayatınızda hiç görmediğiniz, bilmediğiniz ve birbirinizden uzak yerlerde yaşadığınız bir düzine insanı sabah- akşam bıkmadan usanmadan sizi nasıl “çözeceklerini” konuşurken görürsünüz…
Komik gelir size… Sadece varlığınızın nasıl oluyor da bir başkası için “sorun” olduğunu düşünmeye başlarsınız. Ardı arkası kesilmeyen açıklamalarla varlığınızı izah etmeye, bu durumun sizin elinizde olmayan ilahi takdirini anlatmaya çalışırsınız hiç gereği olmadığı halde… Ancak bunca performansınız sizi sorun olmaktan çıkartmaya yetmemiş oluyor…
Canına, malına ve herhangi bir yerine hiçbir şekilde zarar ve ziyanımın dokunmadığı bir insanın benden “sorun” olarak bahsediyor olması acaba benim “sorunum mu” oluyor? Yoksa bunu kendisine sorun edenin sorunu mu oluyor diye düşünürsünüz bir süre…
Size ayrıca minnet edilir “sorun olarak” bahsedildiğiniz için… Nankörlük yapmamanız istenilir sizden, neden diye sorduğunuz da, “arkadaş biz baya geliştik, olgunlaştık, daha önce olmayan bir şeydin, yoktun yani, ama şimdi olan bir şeysin ama sorun olan bir şey” cevabını alırsınız…
Nihayetinde garip bir ülkede, insanların sizi bir türlü çözümü ve formülü olmayan bir matematik problemi olarak algıladığını, eline tebeşir alanın ben bu “sorunu” çözerim iddiasıyla umut yarattığını, ancak bir süre sonra işin içinden çıkamayıp çıktığı tahtada kendisine ve kendisine umut bağlayanlara eziyet çektirmeye başladığını görürsünüz…
Her renk tebeşir kullanılmıştır, “sorun” olarak durduğunuz tahta balon ve bayraklarla süslenmiştir, ancak sizin çözümünüz ufukta görünmemiştir…
Bir süre sonra herkesin sizi “sorun” olarak konuşması, görmesi, yazması, sizde de bir zihin bulanıklığına yol açmış olur ve siz de artık kendinizden “sorun” olarak bahsetme raddesine varırsınız… Cevap belki “sorunun” içindedir deyip, size kulak verirler diye düşünürken, sizi “sorun” olarak gören ahalinin sesinizi duymazdan geldiğini fark etmeniz gecikmemiş olur…
Bir söz okursunuz günün birinde… “bir zenciyi yıkayarak onu beyazlaştıracağınızı düşünüyorsanız sabununuz erir” diyen bir söz… Sabun erir siz halen olduğunuz gibi durursunuz… Ne alıp veremedikleri vardı bu halinizle bilen yok… Bir insan nasıl sadece varolmakla bir başkasının savaş gerekçesi olur sorusuna bir cevap da yok… Bir insanın seninle aynı olmaması ve senin beklediğin inkârın hiçbir zaman kabul edilmemesi sende neden bu kadar inat yaptı onu da bilen yok...
Nihayetinde onca sabunu heba ettin, insan en azından birini “dar gününü” düşünerek saklardı…
Bak şimdi otuz dört çocuğun/insanın/ canlının kanı bulaştı sana, onlar gibi “sorun” olarak gördüğün için öldürdüğün on binlerce insanın kanı yetmezmiş gibi…
Son sabunu beni “sorun” olmaktan çıkartmak için kullanacağına kendine saklasaydın keşke…
Asıl arınması gereken sendin çünkü… Arınman mümkün olsaydı eğer…
mahsumoral@gmail.com
Paylaş
Menduh Çakar Kızıltepe ÇevGön... 12 Yıl Önce
değerli mahsum arkadaş yazınızı okudum eline beynine sağlik. hiç merak etme halkimiz duyarlidir gereken tepkisini gösteriyor inşallah zamani gelince sandikta ve her platformda gerekeni yapacaktir. sizin ve tüm halkimizin yeni yilini kutluyorum.saygilar sunuyorum