2025-03-12 19:58:47

KORKMA…

Murat Bağış

12 Mart 2025, 19:58

KORKMA…

Zorlu Mekke dönemi.

Dört koldan ve var güçleriyle bir avuç inanmış Müslümanı yıldırmak ve İslami çalışmaları bitirmek amacıyla gerçekleşen müşriklerin saldırıları.

İnanmış tek bir Müslümanın geri adım atmadığı ve ölmeye/yokluğa/açlığa rağmen yolundan dönmediği mücadele yılları.

İslam’ı yaşamak ve daha da önemlisi yarınlara taşımak ve yaşatmak gayesiyle Allah’ın emriyle Müslümanların her şeylerini geride bırakarak küçük gruplar halinde ve gizlice döküldüğü Mekke’den Medine’ye Hicret yolları.

Hicret yoluna dökülenlerden biri de Alemlerin Sultanı, Peygamberimiz Hazreti Muhammed idi. Efendimizin zorlu Hicret yolculuğunda yol arkadaşı Hazreti Ebu Bekir idi.

Gece yol alıyor, gündüz kimseye görünmemek için güvenli buldukları yerlerde saklanıyorlardı. Mekke’nin dört bir tarafından kendilerini arayıp bulmak için atlı müşrikler de yola dökülmüştü.

Hicret esnasında Sevr mağarasında saklanırken Peygamberimiz ve yoldaşı Hazreti Ebu Bekir atların ayak sesinden kendilerini arayan müşriklerin mağaranın girişine kadar geldiğini anlamışlardı.

Sesler iyice yakınlaşmıştı. Hazreti Ebu Bekir'in ümitleri iyice tükenmeye başlamıştı. Endişesi şüphesiz kendi nefsi için değil, insanlığa kurtuluş olarak gönderilen Peygamber efendimize bir zarar gelmemesi içindi.

Hazreti Ebu Bekir’in tedirginliğini ve ümitlerinin tükendiğini gören Peygamberimiz “Korkma ey Ebu Bekir, Allah bizimledir” diyerek onu teskin etmeye çalıştı.

Korkma.…

Kurtuluş savaşının devam ettiği yıllar.

Balkan savaşları, birinci dünya savaşı ve Çanakkale deniz/kara savaşlarının ardından ülkenin dört tarafında kurtuluş savaşı veriliyordu.

Bütün cephelerde bir ölüm kalım savaşı veriliyordu. Küçük büyük, genç ihtiyar, kadın erkek, köylü şehirli, asker sivil bütün toplum birlikte milli seferberlikler içinde üzerlerine düşeni yapıyorlardı.

Eli silah tutan her vatan evladı gözünü kırpmadan savaşa katılıyor, evden cepheye uğurlanan gençler sevdikleriyle helalleşerek ve bir daha dönmeyeceklerini bile bile kurtuluş destanına katılıyorlardı.

Dört koldan düşman saldırdıkça, asker ve millet vatanı korumak için ellerinden geleni yapıyor, kurşunlar ve süngüler karşısında adeta kendilerini vatana siper ediyorlardı.

Mehmet Akif, işte böylesine bir ortamda Nebi’nin dudaklarından dökülen “Korkma…” sözünden ilham alarak başladı İstiklal Marşımızı yazmaya. Akif dizeleri kalemiyle değil yüreğiyle yazıyordu adeta.

Kim bilir ne manalar yüklüydü o an Akif’in yüreğinden kağıda dökülen bu altı harflik kelimede.

Korkma.

Düşmanın kapıya dayandığı en zor zamanda “Allah Bizimledir” diyen Peygamber misali güçlü bir iman ve kurtuluş mücadelesinin başarıyla sonuçlanacağı konusunda büyük bir ümit içindeydi Mehmet Akif.

Aldığı bu manevi ilhamla ve milli mücadeleye olan inancıyla şiiri yazmaya devam etti Akif.

İstiklal şiiri Mecliste Milli Eğitim Bakanının ağzından defalarca okundu ve büyük bir coşku içinde kabul edildi.

Bir milletçe bütün zorluklara/yokluklara/acılara rağmen inanç ve azimle sürdürülen bir mücadelenin sonunda yazılan bu şiir o günden bugüne anı milli heyecan ve duygularla okunmaya devam ediyor.

Heyecanla ve milli duygularla okunmasının ötesinde bizler de bugün İstiklal Şiirimizi yazıldığı ruh ve yazılışına ilham olan tarihsel ilham anlayışıyla yaşamalı ve yaşatmalıyız.

...

12 Mart 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milli marş olarak kabul edilmesinin üzerinden geçen 104 yıl boyunca aynı coşku ve heyecanla okunan, dört bir tarafında savaşlar/soykırımlar yaşanan günümüz dünyasında anlam ve önemi daha da belirgin hale gelen İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy ve İstiklâl mücadelemizin bütün kahramanlarını rahmetle anıyorum.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.