2025-03-07 23:48:46

DÜNYA BOŞTUR LO…

Murat Bağış

07 Mart 2025, 23:48

Yerinde uzandığı bir ortamda birkaç saniyelik bir düşünceden sonra aniden doğrulup söylediği “dünya boştur lo” sözleriyle kısa sürede bütün ülkenin gündemine geldi. Kendinden habersiz çekilen ve bütün içtenliğiyle sarf edilmiş olan bu sözlerin yer aldığı birkaç saniyelik görüntü binlerce yerde yayınlandı. Milyonlarca kişi tarafından izlendi.

Bu görüntülere ve sözlere gösterilen bu yoğun ilgi aslında herkesin iç dünyasında yaşadığı ama dillendiremediği duyguları haykırıyordu.

Bu ses aslında kendini dünyaya kaptırıp giden milyonlarca insanın dışa bir türlü vuramadığı iç sesiydi.

Onun sadece milyonlarca kişi tarafından izlenen ve kullanılan “dünya boştur lo” lafı değil dilinden dökülen her kelime dünyanın anlamsızlığını, hayatın geçiciliğini derinden hissettiriyordu.

Türkiye, onu bir yıldır ve sadece 5 saniyelik bir görüntüsünden tanımasına rağmen bu denli etkilenmişken ben onu ne anlama geldiğini bilmediğim/sormadığım/hala bilmediğim “Şailo” adıyla 40 yıldır tanıyordum.

Biz büyüdükçe o hep aynı kalıyordu.

Akıp giden dünyaya kapılıp giderken insanlar, o bildim bileli durduğu aynı yerinde dünyayı kendinin olacak sanan insanları seyrediyordu.

Görünüşüyle, konuşmasıyla, dünyaya dair umursamaz söylem ve eylemleriyle onu her gördüğümde bana Behlül Divaneyi anımsatıyordu.

Onunla geçirilen anlarda insan, dünya adına verdiği bütün kavgaların/çabaların/telaşların bir yok hükmünde olduğunu fark ediyordu.

Yürüyordu hep İsmail.

Köyün içinde, dışında her zaman yürüyordu.

Gittiği her yere yürüyerek gidiyordu.

Yürürken gördüğü herkese dilinden selamı, yüzünden o içten gülümsemeyi hiç eksik etmiyordu.

Bütün içtenliğiyle söylediği "dünya boştur lo" sözüyle tüm Türkiye'nin tanıdığı Ortaköylü tertemiz kalpli garip İsmail Öztekin, dün akşam da her gün yaptığı gibi köyde yürüyüp, gördüklerine selam verip evine dönüyordu.

Köyün içinden geçen anayolda karşıdan karşıya geçerken hızla geçen bir aracın çarpması sonucu yerlere yuvarlandı. Kaza sonrası görüntülerini izledim gözyaşları ve tarif edemeyeceğim kadar acı duygular içinde.

Yüzüstü yere uzanmış zoraki nefes alıyordu. Sonra kan damlamaya başladı ağzından ve burnundan.

Hastanede götürüldü vakit kaybetmeden. Ama nafile.

Ölüyordu.

Ölürken bile boş dünyaya dair son dersini veriyordu.

Garip yaşadı dünyada.

Aslında yaşamadı bizim anladığımız manada.

Gariplerin kimsesi Allah'a yürüdü İsmail. Bir Ramazan günü teravih sonrası akşam karanlığında artık yaşamıyordu.

2 hafta önce kendisiyle köyde bir kır yürüyüşü yapmıştık. Dünyaya dair konuşmuş saatlerce birlikte vakit geçirmiştik.

Bir video çekmiştik onunla yürüyüşün sonunda köye dönmeden önce.

Toprağa oturmuş ve “ammo İsmail dünya nedir?” diye sormuştum ona. Önündeki topraktan bir avuç alıp her zamanki saflığı, her zamanki derinliği, her zamanki içtenliği ile yüzüme bakmış ve “dünya dediğin bir avuç toprak başka yok" cevabını vermişti.

Bir gece vakti o avuçladığı ve başka yok diyerek insanların/insanlığın gideceğini işaret ettiği toprağın bağrına konuldu.

Ortaköy’ün saf yüzüydü İsmail.

Köye gittiğim ilk hafta sonu kendisiyle yeniden köyün tarlalarında bir yürüyüş yapmayı düşünüyor, onunla yeni bir video çekmeyi planlıyordum.

Garip İsmail’in dilinden bir kelimede tarifini bulan dünyanın plan yapacak kadar uzun olmadığını öğrendim yüreğim kanayarak.

Mekanın Cennet olsun.

Unutmayacağım/unutmayacağız seni.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.