Uzun yıllardır kan ve gözyaşının hawarların, adaletsizliklerin yaşandığı bölgemizde halkımızın feryadı bitmek bilmiyor.
Ayrımcılığın hala devam ettiği yasalarla insanlar arasında ötekileştirilmişliğin, ortadan kalkmamasından , “Gengaşe” yani kargaşanın önünün alınamayacağı ve dış güç sendromlarının bu ülkenin siyasi literatüründe hep var olacağı gerçeğini iyice kafalarımızda harmanlayalım.
Kesintisiz devam eden ve her bir insanımızın farkında olduğu, hegemonik ve gizil güçler, kargaşa yaratılabilecek,yönetenlerin de farkında olarak, insan temel hak ve özgürlüklerini yasalarla güvence altına almayı tarih boyunca bu ülkeden esirgediler ve esirgemeye devam ediyorlar. Üzerinde yorum yapılabilecek o kadar çok insan hakları eksiklikleri var ki saymakla bitmez.
Halk arasında kahvede, evde, televizyon seyredilirken, seçimler yapılırken hizmetin eşitliği tartışılırken, iktidar yanlısı müteahhitler konuşulurken aidiyet söz konusu olurken, bölgecilik konuşulurken askeri vesayetten dem vurulurken, baş örtülü-baş örtüsüzler arasında derin uçurumlar tartışılırken nasıl olurda dışarılardan ayrışmayı tartışıyoruz.
Öncelikle güce karşı sivil halkın ve sivil örgütlerin topyekün yukarıda saydığımız ve daha sayamadığımız onlarca insana yaraşır yasaların oluşumu ve yaşama geçirilmesi hususları adına asgari ve azami düzeyde birlikte ve tüm kamuoyuna yansıyacak şekilde tepki vermeleri gerekmiyor mu?
Yoksa gelenek devam etmez mi? Yani bin yılların değişmeyen ve halkın gözünü kapalı tutan sultacı, tartışmasız liderlik, yiğitlik tek ve yalnız eylemle verim vermez. Topluca ve gerçekten demokratik birlik sağlayarak ve bu uğurda cesareti ve tutkunluğu en önde tutarak, örgütlü ve taviz verilmeyen duruş sergilemekle mümkün kılınabilir.
Her sürec, içinde referanslar barındırır. Bana göre değişim ve dönüşümün çok hızlı geliştiği bu süreçte sivil toplum örgütleri angaryalarla uğraşmayı hemen ve acil olarak terk etmelidirler. Yok efendim falanca taziye’ye gittik, falanca yeni gelen valinin ziyaretine gittik. Yok bilmem ne partinin milletvekili şunu demiş bunu demiş. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Esas itibarı ile siviller adına sivil siyaset yapanlarda bu sürece katkı sunmuyor mu? Ben bölge adına bunları yakından görüyor ve söylüyorum. Karizma yarışından vazgeçin. Yıllardır kanayan ve hiç durmayan onlarca hatta yüzlerce sorunumuz var.Bu köşede bunları yazmaya çalışsam madde madde yazsam onlarca sayfayı doldurur. Her bir köşe yazarı farklı pencerelerden bir şeyler anlatmaya çaba gösteriyor. Ancak ortak paydalarımız, kanayan yaralarımız var. Şu sivil toplum örgütleri bir an önce Avrupa’da ve medeni dünyada nasıl işlevselleştiklerini sürdürüyor topluma nasıl lokomotif oluyorlar, cesaretle insan haklarını savunuyorlarsa bizdeki sivil toplum sözcü ve örgütleri her türlü insanın hak ve hukuk mücadelesini vermeye lütfen başlasınlar. Öteki beriki yok.Çünkü budur yapmaları gereken. Ne sisteme ne de bölgedeki efendilere yaranmaya, onların ekmeğine bal sürmeye tahammül kalmamıştır.
Örgütsüz toplumları yönetmek kolaydır. İnsanların her türlü cefayı birbirlerine reva gördüğü, birbirlerini kurşunladığı erki elinde bulundurup kız çocuklarına tecavüz edebilecek kadar aşağılaştığı, para ve güç karşısında toplumun örgütsel kurumlarının bugüne kadar yaptıkları tartışılmalı,değil mi? Erdemli bir çıkışla toplumsal dinamikleri oluşturmak mümkün. Örgütlü mücadele halkın referanslarını arkasına alacağı gibi bir anda çığ gibi büyüyebilir. Birlik ve dayanışmanın önünde hiçbir güç duramaz.
Vatanseverlik, insan severlik, toplum ve doğa severlik ancak gerçekleri irdeleyerek ve samimi yaklaşım ile toplum nezdinde kabul görür ve kişisel çıkarlar kenarda tutularak yaşama geçirebilir.
A.Baki Barık
Mehmet DAĞ 11 Yıl Önce
sevgili baki dost gerçekleri yazmak için yürek ister bu yürek sende ve senin gibi bir çok dostumda mevcut... örgütlü olabilmek içinde bilgi ister işte sen ve senin gibi yılmaz savaşcı dostların paylaşımından oluşacak bilgi denizi geleceğimizi aydınlatacak eline yüreğine sağlık... sevgiler... güzel insan