İslam’da hiçbir kimliğin inkârı yoktur. Aksine İslam, barışın idamesini, tüm renk ve kimliklerin tanınmasına bağlamıştır. Allah’ın elçisi veda hutbesinde; “ Ne arabın aceme, ne de acemin araba üstünlüğü vardır. Üstünlük ancak Allah’ın takvasındadır” demiştir.
İslam anlayışına göre; “Milletini sevmek, ırkçılık değildir. Milletinin haksızlığına rağmen, milletine arka çıkmak ve desteklemek, ırkçılıktır.”
Peygamberimize (s.a.s.) birileri geldiğinde,“Meni-l qewm = o kimdir? Hangi millet/ulus? Hangi ulusun elçisi?” diye sorardı. Yani böylesi sorular ile yanına gelenleri ve hangi milleten olduklarını açık bir şekilde tanımak isterdi. Şayet kendini ulus veya aşiret ile tanıtmak, ırkçılık olsaydı, peygamberimiz (s.a.s.) böyle yapmazdı. Hatta yeri geldiğinde ihtiyaç üzerine kendileri de “Ben Abdulmuttalibin oğluyum” derlerdi.
Millet kendiliğinden millet olmaz, milletleri millet yapan ve ayakta tutan, dinî ve millî bakımdan kıymet kazanmış değerleridir. Ayrıca onlara ahlak olmuş ve islamla çelişmeyen bazı törelerin etkisinin de unutulmaması gerekmektedir.
Bir ırka mensup olan birisinin güçlü ve gururlu olabilmesi için, yani kendisine özgüven duyabilmesi için, namus, şeref, din gibi şeylerinin olması ve korunması gereklidir. Her ne şekille olursa olsun, bir cemiyet/ulusta bu değerler ayaklar altına alınıyorsa veya varlık ve yoklukları aynı derecede sayılmak sureti ile yıpratılıp değersizleştiriliyorsa, o cemiyet/ulus bozulmaya veya yok olmaya sürüklenir.
Bu düşüncenin doğruluğu tarihten de gayet iyi anlaşılmaktadır. İyi bilinsin ki kadim Mısır, kadim Yunan, kadim Roma, Bizans ve Osmanlı bu sebeplerden yıkılmıştır. Günümüzde dahi hangi örgüt halklarının dinî ve millî değerlerinden uzaklaşırsa alt olur. Kazananlar da ancak bu değerleri sahiplenerek kazanacaklardır.
İslam benleri bizi yapmayı başarmış olmakla beraber bizi biz yapan değerlerin kıymet kazanmasına vesile olmuş, onlara ilahî anlamlar da yükleyerek değerlerinin daha da artmasını sağlamıştır. Bizce mantıklı görünmekle birlikte gerçekte birlikteliğimizi içten içe kemiren hasletleri ise yasaklayarak bağlılığın kuvvetlenmesini sağlamıştır. İslam dini, ona inanan milletlerin etrafına ikinci ve daha kapsayıcı bir kalkan olmuştur.
İslam; Allah adına insanlığa karşı sorumluluk silsilesi ve hayatı yaşanabilir kılan düsturlar manzumesidir. En alt seviyeden en üst seviyeye ulaşıncaya kadar, herkes üstüne düşeni yapmakla mükelleftir.
Hz. Ömer’in halifeliği döneminde genç bir kadın, uzunca bir süre kocasından ayrı kalmış ki kadınlık duyguları ona galip gelmiş ve durumunu şöyle ifade etmiştir:
“Gecenin karanlığı her yeri sarmış, kocamın yokluğu beni uykusuz bırakmış. Yemin ediyorum ki eğer Allah korkusu olmasaydı, yatağımın her yeri şu an kıpırdıyor olacaktı.”
Hz. Ömer bu sesi duyar ve hemen bu kadının durumu üzerine bir araştırma yapar. Hz. Ömer olayı öğrendiğinin ertesi günü hemen kızı Hafsa’nın yanına gider ve ona sorar; Acaba bir kadın kocasından ne kadar ayrı durabilir?
Dört ay cevabını alınca o adalet sahibi halife, sınırda nöbet tutan komutanlara bir ferman gönderir; “ Hiçbir asker dört aydan fazla ailesinden ayrı tutulmasın.”
Yani herkes sorumluluğuna düşen kısma dikkat ederse, her şey düzgün ve dürüst bir şekilde mecrasında akacak ve hak ettiğine ulaşacaktır-her hak, sahibini bulacaktır. Nasıl ki süt emmeleri için kuzular koyunların arasına salınınca, her kuzu annesini kendiliğinden bulur, aynen öyle.
İdealist ve misyon sahibi olan kimsenin, inanç ve milli değerlerine sahip çıkması ve gücü nispetinde bu her iki değerine etki edecek olan menfi/kötü hasletlerin, toplum ve aile içinde yer tutmaması için gayret sarf etmesi önemlidir…
Bundan dolayı, burada Siyonistlerin 21 maddesinden bahsetmek istiyorum. Siyonistlerin 21 maddeleri vardır ki bu maddelerle dünyaya hâkim olmayı umut ederler. Bu yazıda o maddelerin sadece 6 tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
1- Genç nesilleri ahlaka mugayir telkinlerle ifsat etmeli.
2- Aile hayatını yıkmalı-ayaklar altına almalı.
3- İnsanlara aşağı sınıflarla tahakküm etmeli.
4- Sanatı zayıflatarak edebiyatı müstehcen ve şehevi bir hale sokmalı.
5- (Dini ve milli)Mukaddesata hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezilane vakalar uydurup yaymalı.
6- Kalabalıkların vakitleri, eğlenceli oyunlarla geçirtilmeli, herkes düşünmekten alıkoyulmalıdır.
İyi ve dürüst olduğunuza inanıyorsanız, bu konuda yemin etme gereği de duymamalısınız! Zira davranışlarınız size şahitlik edecektir ve şahidin hazır bulunduğu bir konuda-davada yemine başvurulmaz.
@/MBHedbi
Milat gazetesi: //www.milatgazetesi.com/ISLAM-ve-MILLET-/49279#.Uo0LecTJSMw