Türkiye de Kürt sorunu tarihi bir değere sahiptir, bu sebeple Kürt sorununa gerçek bir çözüm yolu üretmek, aynı derecede derin bir samimiyetle mümkündür. Kürt sorununu dar söylemler ve samimiyetten uzak bir yöntem, sorunu çözmekten uzak kalacaktır. Hele ki bir siyaset malzemesi yaparak çözmeyi ummak, Kürt sorununa tamamen Fransız kalmaktır. Kürt açılımına katkı olsun diye sayın Başbakan’ın 16 Kasım da Kürt halkının başkenti sayılan Diyarbakır da böylesi iddialı bir girişimde bulunması, bir taraftan Kürtler arasında çok önemli bir gelişme gibi görülse de, diğer yandan acı bir Kürt klasiğini de bize anımsatmıştır. Şunu bir kez daha anlıyoruz ki; Kürtler halen kendi içinde yaşadıkları kavgaları ve kırgınlıkları bitirememişlerdir. Halen başkaları tarafından bu ezeli zaafları rahatlıkla sömürülebilmektedir. Bugün Kürtler belli başlı iki ana kutba ayrılmışlardır. Bunların bir kısmı muhafazakar kesim; diğer bir kısım ise, sosyalist kesimdir. Sosyalist kesimi genel olarak PKK ve sayın ÖCALAN, muhafazakar kesimi ise KDP ve sayın BARZANİ temsil etmektedir. Bu ayrım öyle ki, gün geçtikçe daha da keskin bir hal almaktadır. Özellikle Suriye Kürtlerinin özgürlük savaşıyla bu ayrım daha da derinleşmiş bulunmaktadır.
İşte tam da böyle bir atmosferde adeta bu kutuplaşmaya takviye olsun diye sayın Başbakan tarafından PKK ile uzun yıllar husumetli olan Kürt sanatçısı Şivan Perwer ve onun himayesinde bulunduğu KDP lideri Mesut Barzani, Kürtlerin başkenti olarak kabul edilen Diyarbakır’a davet edilmiştir. Bu davet bu sebeplerle manidardır. Sayın Başbakan bir yandan Türkiye de yıllardır yaşanan Kürt sorununu doğrudan muhatap olarak kabul ettiği PKK ve lideri sayın ÖCALAN ile çözmeye çalışırken, diğer yandan adeta pazarlığı kızıştırmak ve PKK’nin daha tavizkar bir tavırla Kürt sorununa müdahil olmasını sağlamak gayesiyle Kürtler arasında mevcut iç muhalefetten nemalanmaya çalışmaktadır. Tarihten bu yana Kürtlerle beraber yaşayan tüm dünya halklarının, Kürtleri alt etmek için tercih ettikleri ve her defasında başarılı oldukları yegane yöntemde budur zaten. Kürtler, her defasında kendi baltasıyla köleleştirilmişlerdir. Bugün Kürt sorununu çözeceğim diyen sayın Başbakan’ın da kullandığı yöntemdir bu yöntem. Bu yöntemi kullanan hiç kimse Kürt sorununu çözememiş, aksine daha da derin bir noktaya getirmiştir. Sayın Başbakan eğer gerçekten Kürt halkını kazanmak istiyorsa ve gerçek anlamıyla Kürt sorununu çözmek istiyorsa, öncelikle samimi hisleri ile işe başlamalıdır. Seçimden seçime genleşip, seçim sonrası sertleşen bir Başbakan, öncelikle samimiyet sınavını geçmelidir. Kürtlerin kendi içinde yaşadıkları iç anlaşmazlıklardan faydalanmak yerine birlik ve beraberliklerine katkı sunarak iyi niyetli tavrını ispat etmeye çalışmalıdır.
Kürtler yüzyıllardır hep aynı oyunların figüranları olmuşlardır. Bu yüzden artık figüran olmak yerine dünyada başrolü oynamak istiyorlarsa, artık geçmişinden dersler çıkararak başrol gibi siyaset dünyasında söz sahibi olmaları gerekir. Kendi içinde barış sağlayamayan bir halk, başkaları ile de onurlu bir barış sağlayamazlar. Kürt partilerinin ve kişilerinin bir an önce kendi içlerinde adeta kan davası gibi güttükleri kinlerini nihayetlendirmeleri gerekir. Kürtlere kendilerinin yaptıkları zararları, tarihte hiçbir millet yapamamıştır. Bu gerçek gün gibi ortadayken halen aynı hataların tekrar ediyor olması, çok acı bir durumdur. Diyarbakır da sayın Başbakan tarafından yapılan bu siyasi gösteri tamda bu sebeple bir çok Kürt’ün yüreğini dağlamıştır. Bir çok Kürt bu sebeple ağlamak ve gülmek arasında kararsız kalmışlardır. Kürt sorununu barışçıl bir yöntemle çözüme kavuşturmak yönünde ki hayallerimizde, bu sebeple başka bahara kalmıştır.
BAŞBAKAN’IN KÜRTLERLE İMTİHANI
Paylaş