Kan Davası; babasız kalan öksüz çocuklara yenilerini, dul kalan kadınlara yenilerini ekler ve bu yöntem çözüm yerine yeni yeni sorunlar getirir hayatımıza!
Kan davası ölümü, yokluğu, göçü, sefaleti, insan onurunun ayaklar altına alınmasını ve acıyı; barış ise yaşamı, varlığı, insana verilmesi gereken değeri ve onuru, refahı, huzur ve sevinci getirir. İnsanlar bunları bildikleri halde neden hala kan davasında ısrar ederler?
Başta suçu bir kişi işliyor. Öldürülen kişinin aile reisleri yahut dostları cinayeti isleyen suçlunun cezalandırılmasına, intikam alınmasına karar veriyorlar. Ve böylelikle maktullere yeni maktuller, katillere yeni katiller, ölümlere yeni ölümler ekleniyor... Ve yine de ilkin öldürülen geri dönmüyor.
İlla öldüreceksen Hasedi, kibri öldür İyilikleri yakan Kin ateşini söndür. Zira bir türlü nihayetine ermeyen bir adalet anlayışı, çocukları yetim bıraktırıyor, yuvaları yıkıyor. Bunun vebali, buna sebep olan ve devam ettiren(ler)in boynundadır!
1 Koyun için birbirini öldüren, sonra barışmak için de 99 koyun Kesen kültüre HAYIR!Hangimizin böylesi acı bir geçmişi yok! Ama artık buna dur demenin zamanı gelmiştir. Fazla uzağa gitmek istemiyorum. Kendi ailemden bir örnek vermek istiyorum.
Yaklaşık 80 yıl önce dedem Ömer’in babası Şeyhmus öldürülür. Dedemin annesi Hemşê o günkü törelere göre karalar bağlamıştır. Şeyhmus’un kardeşi Beko gider kanlısını öldürür ve gelir Hemşê’ye, “artık karalar bağlamana gerek kalmadı, zira kanlımızı öldürdüm” der. Hemşê Beko’ya şu tarihi sözü söyler: Beko, eşim olan Şeymus’u bana geri getirmedin, ancak bir başka kadını benim gibi dul bıraktın!” der. Bunu büyüklerimiz bize böyle aktarmıştır. Bu duruş ilkesel ve ahlaki bir duruştur. Bir tarafın mağduriyetini bir başka tarafın mağduriyetiyle giderme kültürüne, hayır demektir. Ne olur, toplumumuzda yeni dul ve öksüzlerin olmaması için 80 yıl önce bu hakikati haykıran kadına kulak verelim!
Bu bağlamda kadınlarımıza çok iş düştüğünü düşünüyorum.
Hangi, mal, hangi servet, hangi ‘namus’, hangi ‘şeref’, hangi kibir bir cana değer? Bir cana kıyan tüm insanları öldürmüş gibidir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) veda hutbesinde şöyle demektedir: "Eskiden câhiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Rabia'nin kan davasıdır."
Bu bağlamda OHAK - DER Olarak "MARDİN'DEKİ KAN DAVALARI, SEBEP VE SONUÇLARI" adıyla iç işleri bakanlığıyla bir Proje hazırladık.
Bu Projenin Amacı:
Projenin amacı, birbirini bir koyun için öldürüp sonra 99 koyun keserek barışmanın, birlikte yaşamı ve huzuru tehdit ettiğini, kan davalarının toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasal temellerini ifşa ederek bölge insanlarında konuya dair farkındalık yaratmak!
Projenin Konusu:
Mardin bölgesinde, 1980’lerde hızlanan göç nedeniyle feodal kültür kırılmaya başlar; ne töre ne de kan davası gibi, kökleri binlerce yıllara dayanan olgular ya da sorunlar sonlanır. Kan ve şiddet, problem çözme araçları olarak değerlendirilir; çünkü herhangi bir sorun karşısında kan ve şiddet, kültürel olarak hala akla ilk gelenler arasındadır. Kan davasını “içeri”den ele alacak şekilde kurgulanan proje, olgunun farklı dinamiklerini ifşa ederek konuya dair elde edilen bulguların ya da çıktıların konuyla ilgili profesyoneller ve özellikle bölge insanlarıyla paylaşma üzerine kuruludur.
Proje Gerekçesi:
Gerek kanaat önderleri gerekse kamu yönetimi, kan davası sorununun çözümünde bizzat yer alarak “arabuluculuk” enstrümanıyla konunun toplumsal ve siyasal alanda tartışılmasını sağlamaktalar. Sorun, telafisi olmayan “ölüm” gibi konularda olunca hiç bir çözüm hayatı geri getirememekte; o nedenle çözüm de olamamaktadır.
Her olgunun ya da kültürel öğenin dayandığı bir hukuk vardır. Kan davasında da ne çocuklara ne de kadınlara dokunulurdu. Bölgedeki son davalarda kadın ve çocukların öldürülmeleri, kan davası olgusunun geleneksel kodlardan da çıktığını göstermektedir.
Mevcut, “çözüm araçları”, farklı bir hukuk üzerinde yaşanmaya başlayan davaları da çözme becerisi gösteremeyeceği ileri sürülebilir.
Kan davasının hala yaşanıyor olması ve geleneğinin hukukundan da çıkıp şiddetin bir aracına dönüşmesi, toplumsal ve kamu yönetimi açısından üzerinde durulması gereken, durulmakla kalmayıp mücadele edilmesi gereken bir “sorun”dur.
Bu nedenle proje, sorunun kan davasına dönüşmeden beşeri ve hukuksal araçlarla çözümünü sağlamaya yönelik çalışmalar ile sorunla mücadele araçları üretme stratejisi üzerine gerekçelendirilmiştir.
Bu Proje İle Ulaşılmak İstenen Hedefler
1. Bölge insanının “kan davası” olgusu üzerine düşünmelerine olanak sağlamak.
2. Toplumsal barış, huzur ve birlikteliğe katkıda bulunmak.
3. Kan davasından ötürü oluşan göçlerin önüne geçmek.
4. Kan davasından dolayı oluşan toplumsal travmaları önlemek.
5. Kan ve şiddetin, sorunu derinleştirdiğini göstermek.
6. Birlik ve beraberliğin pekişmesini sağlamak
7. Proje etkinliklerini Hükumetin barış süreciyle ilişkilendirerek toplumsal barışı desteklemek.
8. Olgunun farklı yüzlerini ve/veya dinamiklerini ifşa etmek.
9. Olgunun güncel “yüzü”nü belgesel film ile yansıtmak.
10. Yapılacak konferanslar, eğitimler, sergiler, film gösterimleriyle konuya dair farkındalık yaratmak.
Bu proje sosyal sorumluluk gerektiren bir projedir. Bu bağlamda kendini sorumlu hisseden her kesin bize katkı sunmasını bekliyoruz.