Yeni nesi gençlik acaba başka gezegenden mi geldi? sorusun bazen yeni gençlerin giyimine, saç stiline ve yaşantısına bakarak sormadan edemiyorum.Biz mi yanlış yaşadık veya yanlış büyütüldük.Çok düşündürücü oluyor bazen manzaralar.Ayrı dünyaların insanlarıymışız gibi yaşamak ve aynı gezegende....
Özellikle aile yapısının bilimsel çağ, sanayi devrimi, kayan bant sistemi ile baştan başa değişime ve evrime yol açtı.Annenin iş ve sosyal hayata atılması ile; aile yapısı ve çocuk sayısı ve büyütülmesi de başka renge büründü.İnsanın ihtiyacı bir iken bin oldu.Kapitalist ülkeler yeni nesli bir pazar ve iş alanı olarak görmeye başladı.Üretim krizinden sonra, nüfus artış hızına paralel tüketim çılgınlığı başladı.Gelişen teknoloji ve medya ile gelişen ülkeler insanları kendine modern köle durumuna getirmeyi başardı.En ufak bir ihtiyaç yokluğunda bile gençler krizlere maruz bırakılabiliyor.Sıradan gibi görünen ihtiyaçlar artık zaruri ihtiyaç durumuna getirildi.
Annenin iş yaşamına katılması ile doğurganlık ve aile yapısında büyük çapta değişime uğrattı.Aileyi ve toplumun alışkanlıklarını, kültürünü büyük değişimlere maruz bırakıp, yeni bir yaşamı, medyadaki değerlerle özdeşleştirilen gençliği dejenerasyona uğrattığını söyleyebiliriz.TV'ler, reklamlar, sinema filim ve diziler adeta gençlere yeni bir yaşam vaat etmekte.Ama yapay, içi boşatılmış, ruhsuz, duygusuz, sanal bir yaşam......Özenti ve ailenin ilgisizliği de eklenince; ortaya kendine ve ailesine yabancılaşan, kendini ifade edemeyen, toplumsal duyarlılık ve dinamiklerden yoksun, kaygılı, öfkeli, kızgın, gelecekle ilgili planı olmayan, hayat tecrübesinden yoksun, aciz ve adeta "psikolojik travma" odağı haline gelen bir insan tablosu ortaya çıkıyor.
Yeni nesil ile kuşak çatışması ve anlaşmazlıkların en büyük nedeni; ebeveynlerin çatışmaları yönetme yetisine sahip olmayışları, çocuklarını anlamak ve uzlaşmak yerine, dışlayıp, azarlamak, adam yerine koymamak, duygudaşlık yerine, duygularına gem vurma...bütün bu saydıklarım aile ile birey arasındaki uzlaşı ve yakınlaşma makası arasındaki uzaklığı uçurum haline getiriyor.Gençlerle bir büyük gibi muhatap alıp, konuşmak, empati kurmak, onlarla arkadaş olup iç dünyalarındaki hezeyan ve çağlayanları makul ölçülere getirmek gerekmez mi?
Belki gençler ne yapsalar yaranamazlar bizlere.Şayet Onlarda bu algı oluşursa, büyüklerinden daha da uzaklaşıp, içlerine kapanabilirler.Böylece aradaki mesafeler dağlar kadar aşılmaz hale gelir.Gençlere karşı tabuları yıkıp, şikayet ve acizliğimizi bir kenara bırakarak, Onların hayatlarındaki ortak noktalarını bulmada çaba sarf etmeliyiz.Onların iç dünyalarına yolculuk edip, yoldaş olabilmeliyiz.Yüz yüze diyaloglarla Onlara yakınlık göstermeli, iletişim kurmalı.Bilinçli, tutarlı, ahlaklı, hoşgörülü, sevecen, olgun ve modern anlamda demokratik gençler yetiştirmeliyiz.
gençlik bir toplumun bel kemiğidir