SİZ GÜVENİLİR MİSİNİZ?

Geçenlerde bir dostumla sohbet ederken biri bize yaklaşarak, “Bir soru sorabilir miyim?” dedi. “Tabi ki buyrun” dedim. “İslam nedir?” diye sordu. Ben de tek kelimeyle “Güven” cevabını dedim. Bu kez de “Peki, Müslüman kime denir?” diye sordu. Ben de bu sefer “Müslüman; güven veren, güvenen ve güvenilendir.” diye cevap verdim. Başını sallayarak “Eyvaaah!” dedi. Neden diye sormama fırsat vermeden yanımızdan ayrılıp gitti.

Gerçekten de güven olmadan vefa, sevgi, saygı, aşk, anlayış, duygudaşlık, fedakârlık, diğergâmlık, barış, huzur, mutluluk, arkadaşlık, dostluk, akrabalık, komşuluk vatandaşlık ve daha sayamadığımız olumlu duyguların ve olguların hiç birisi olmaz.

Herkese sonsuz güvenmek kadar hiç kimseye güvenmemek de büyük bir sorundur. Güven olmadan hangi ilişki devam edebilir ve hangi iş yapılabilir ki? Bunun için yaşamın her alanında herkesin gereksinim duyduğu başlıca şey güven duygusudur. Bu nedenle insan, hayatta ailesine, eşine, dostuna, akrabasına, arkadaşlarına, komşusuna, hocasına, öğrencisine, yöneticisine, patronuna, işçisine, amirine, memuruna, milletine, devletine velhasıl birlikte hayatı paylaştığı kim varsa ona güvenmek, teslim olmak ve sırtını yaslamak ister.

        Siz siz olun size güvenen insanların güvenlerini boşa çıkarmayın. Sırf kendi işinizi yoluna sokmak, kendi çıkarlarınızı ön planda tutmak ve oturduğunuz koltuğu sağlamlaştırmak için karakterinizi hiçe sayarak başkalarını kandırmayın, ayaklarını kaydırmayın, yapılan iyi niyetleri suistimal edip de ''güven duygusunu'' yok etmeyin, sahte güler yüz ve yapmacık hareketler ile çevrenize sahte güven aşılamayın. Güven zedeleyici söz ve davranışlardan uzak durun. Çünkü zedelenen ve yitirilen güven; kırılan bir cam gibidir, eskisi gibi olmaz. Bedeni terk eden ruh gibidir, bir daha o bedene geri dönmez. Ağızdan çıkan bir söz, silahtan fırlayan bir mermi gibidir, asla geri gelmez. Nitekim Allah Resûlü, kötülüğünden emin olmadığı, yani çevresine güven vermeyen kimsenin cennete giremeyeceğini beyan etmiştir. (Müslim-Îmân, 73)

Müslüman; özüyle, sözüyle ve davranışıyla kardeşlerine emniyette olduklarını hissettiren bir güven insanıdır. Nitekim Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kişidir. (Tirmizî-İmân, 12)

         Yüzyıllarca selamın, emanın, güvenliğin, kardeşliğin, huzurun timsali olan şehirlerimiz; bugün zulmün, kaosun, mazlumiyetin, fitnenin, göçün, karmaşanın, düşmanlığın, şiddetin ve savaşın diyarları haline gelmiştir.

         Üzülerek ifade etmeliyim ki; Müslüman memleketleri siyonistlerin ve emperyalist devletlerin hiç bir kural, ahlak ve hukuk tanımayan kuşatmalarının, işgallerinin ve savaşlarının pençesinde can çekişmektedir. Yıllardır İslam beldeleri ateşler içinde yanıyor, harap oluyor, talan ve tarumar ediliyor. Buralarda yaşayanların can, mal, akıl ve nesil güvenliği, ırz ve namusu, onur ve haysiyeti paramparça ediliyor.

Evlerimizin, şehirlerimizin, ülkelerimizin ve dünyamızın güvenli bir yer olmasını istiyorsak evvela yüreğimize imanı, adaleti ve güveni yerleştirmeliyiz. İmanı, emanı ve emin olmayı küçük yaştan itibaren çocuklarımıza evde, mahallede, camide ve okulda aşılamalıyız. Aşılamalıyız ki; bu çocuklar geleceğin babaları ve anneleri olarak evde; hocaları olarak camide ve okulda; yöneticileri olarak mahallede, şehirde, ülkede ve hatta dünyada her alanda güvenli ve emniyetli bir ortam oluşturabilsinler.

Güvenilir insanları, Yüce Allah sevdiği gibi insanlar da sever ve takdir eder. Eğer bugün emin lakanını almış bir peygamberin ümmeti olarak bizler, güvenilir müminler olursak, güzel isimlerinden birisi de kullarına güven veren, güvenen ve güvenilen anlamına gelen el-Mümin olan Rabbimizin emanı, himayesi bizimle olacak ve bizi her türlü korku, endişe, hüzün ve kederden koruyacaktır.

       Bir insan Hiç kimseye güven olmaz, demeden önce, Acaba, ben güvenilir bir insan mıyım? diye kendisine sormalıdır. 

  Sahi! Siz güvenilir misiniz?

YORUM EKLE