Medya ve Basında Güven Krizi

    “ Fourth estate media” tabirini bizimkiler “Medya dördüncü kuvvettir” diye tercüme etmişler. Kanaat şunu gösteriyor ki devlet yönetimlerinde ve insan otoritesinin hâkim olduğu sosyal alanların olmazsa olmaz şartlarından bir tanesi de; basın ve medyadır. Devlet denen faktörsel güçlerin güç göstergeleri ve örgütleme şematiklerinin içeriği;  içinde yargı, yürütme ve yasama erklerinin olduğu; kendine has sıralamaya uyulduğu ve birbirinden özgür oluşumlardan meydana geldiği hakikati herkes/herkesim tarafından bilinen vakalardır.

       Bu kardeşlerden en küçüğü olan dördüncüsünün, “medya ve basın” olduğunu ve bu dördüncü küçük erkin diğer kardeşlere göre daha baskın olduğunu, “hükmetme ve değiştirme” mekanizmalarının kararlarına müdahale ettiğini, yine hep birlikte müşahede ettiğimizi de deklare edeyim. Manzara, dördüncü kuvvettin gittikçe üst sıralara tırmandığını ve hatta diğer erklerin hâkimiyet zeminlerini daha fazla etki altına aldığını da gösteriyor.

      Medya, malzemelerini doğru haber ve güven veren analizler üzerine tutturmazsa, hitap ettiği ve muhatap olduğu toplumlarda oluşan ekonomik, sosyal ve siyasal krizlere doğrudan bulaşır ve hatta ekonomik krizin göbeğine oturur. Kendi doğal mecrasında olumlu veya olumsuz bir şekilde kat etmesi gereken yolun rotasını allak bulak eder. Siyasal krizin ikinci başrol oyuncusu durumuna düşer ve faturası zarar olan gereksiz birçok muhatab kazanır. Kökleri sağlam olan halk kitlelerin bir kısmını karşına alır, yanlışlarına cevap arar, enerjisinin çoğunu bu cevapların doğruluğu üzerine kurgulayacağı senaryolara harcar ve asıl işi olan “toplumu tarafsız bilgilendirme” ilkesini hayli ihlal ederse, kendisini doğrudan etkileyecek ve etkilemesi beklenen ekonomik, siyasal ve güven(itibar) krizlerinin vahşi pençelerine sunar/atar.

“Milletlerin gelişmişlik düzeyi, Basınlarının “tafrasızlık koşullarına riayet etme” derecesine göre değişir.”

     Kuşkusuz bir ülkenin uygarlılığı, o ülke medyasının haber yapmada karşılaştığı zorluk ve kolaylıklar ile yine habercilik yapmada geçireceği özgür alanların genişlilik ölçütlerine bağlıdır.

     Medya yöneticilerinin süregelen şikâyetlerinden olan sektördeki yoğun işsizlik, politik ve ekonomik yoksulluk ve ekonomik yönden desteklenmeme gibi argümanlar; tek başına medya ve basındaki güven krizinin oluşmasına etki etmez.

     Düşüncelerimin deryasına kulak kabarttığım zaman;  bana şunu fısıldamaktadır. “Uzun yıllar basın mensupları her zamankinden daha fazla tek taraflılığın, farklı fikirlere kapalılığın ve bir kitlenin haklılığını ispat üzerine yayın politikalarını hazırladıklarını, yine mensuplarının seçkin bir dernek üyesine dönüştüğünü, ortalama vatandaşların beklenti ve endişelerini es geçtiği meselesini açık bir şekilde afişe ettiğine şahit oluyoruz. Aynı zamanda günümüzde mesleğini icra edenlerinin bir kısmı da, daha çok korkak, daha az yenilikçi ile daha az etik kurallara uyulduğu gerçeği ile karşı karşıya kaldığımızı ifade edeyim.

     Gözüken gidişat çevresinde, habercilik ve gazetecilikte özgürlük, dürüstlük ve doğruluk kavramlarına biçilen değerlilik ayarı; yavaş yavaş değiştirilmektedir. Bunun yanı sıra azatlığından ödün verme, baskı sayısı ve reyting uğruna görmezden gelen gerçekleri örtbas etme ve kâr kaygısını gütme gibi kısa vadeli pragmatizmsel hissilere kendisini heba ederek; kapitalizm ve liberalizmin kucağında birer piyon şemalına rahatlıkla bürünür.

     Nasıl ki, bir ayakkabı firmasının işletme müdürü/yöneticisi, müşterisi olan insanlara, kaliteli, bir ayakkabı sunma zorunluluğu ve sorumluluğu içindeyse ve bu kaliteyi koruyarak geleceğini ve itibarını koruyorsa; aynı şeklide bir medya veya basın mensubunun en üst tepesinde oturan yöneticisinde tutunda en alt kademesinde çalışan çalışanına kadar hepsi okuyucusunu tarafsız, ilkeli, özgür ve algı operasyonlarına mahal vermeyecek haberlere yer vermelidir. İnsanlara, haberlerini gerçeklik düzeyi en yüksek düzeyde tutulmuş şekilde hazırlamalı ve sunmalıdır.

    Lakırdılarımızı fazla dallandırıp bulandırmadan kısa ve net bir analiz ile bitirme ihtiyacına binaen hemen şunu söyleyeyim. Güven krizini aşan bir sektör; er geç ekonomik krizin de üstesinde gelir. Uzun vadede itibar kazanır ve parasal problemlere de çözüm bulur.

   Vesselam herkese…

YORUM EKLE