Kızıltepe'de HDP’nin cumhurbaşkanı adayı olan Selahattin Demirtaş’a destek olmak için düzenlenen toplantıya Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, Kızıltepe Belediyesi Eş Başkanı İsmail Ası, Leyla Salman, DBP’li belediyelerin eşbaşkanları, STK temsilcileri, muhtarlar, kanaat önderleri ve çok sayıda yurttaş katıldı.
Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, önce Kürtçe, sonrada Türkçe bir konuşma yaptı. Konuşmasında daha çok Kürtlerin AKP’nin cumhurbaşkanı adayı olan Erdoğan’a oy vermelerini eleştiren Türk, belediye başkanlığı döneminde karşılaştığı sorunları anlattı.
‘İsmim rüşvetle, yolsuzlukla anılırsa istifa değil intihar ederim’
Mardin Büyükşehir Belediyesini devir aldıklarında bin 618 arsadan sadece birinin kendilerine devir edildiğini bunun da mezarlıklar olduğunu anlatan Türk toplantıda kendisine yapılan eleştiriler üzerine de “Halkın bir kuruşuna tenezzül edersem yüzüme tükürün. İsmim rüşvetle, yolsuzlukla anılırsa istifa değil intihar ederim.”dedi.
Konuşmasında Başbakan Erdoğan’ın Mardin Büyükşehir Belediyesini iş yapamaz hale getirmek için çalıştığını anlatan Türk, “Artuklu'nun AKP tarafından kaybedeceği anlaşılınca herşeyi tasfiye ettiler. Burada Büyükşehir'in çalışılamaz duruma gelmesi için taşınır taşınmaz bütün mal varlıkları farklı yerlere devredildi. Bin 618 arsadan sadece biri bize devredildi. O da mezarlık çıktı. İl özel idarenin meclis binası yatırım izleme komisyonuna verildi. Rektörlük binası hazineye devredildi. Mova Park hazineye devredilmiş. Yine havaalanın etrafında 5 tane büyük arsamız var. Onlarda hazineye devredilmiş durumda. Halkın malı hazineye devrediliyor. Yine 63 tane hizmet aracımız farklı kurumlara dağıtılmış.
Başarısız olmamız için bizim halkımızın gözünden düşürmek için bir çalışmanın içine girdiler. Şahsımla ilgili olarak da birkaç şey söylemek istiyorum. 1973 yılında siyasete girdim. Elbette ki siyaset yaptığımız dönemlerde eksiğimiz de çok yanlışımız da çok. Belki bu halkın güvenine layık olacak çok şeyde yapmadık. Ama bugüne kadar halkımızın yanında durduk halkımızın duygularını düşüncelerini meclise taşıdık. Bugün de yerel de bu göreve geldim ve ya bu görev bana verildi, şuna inanmanızı istiyorum ki ve bunu da çok açık söylüyorum ki bir gün bu halkın malının bir kuruşuna tenezzül edersem gelin yüzüme tükürün. Benim amacım gerçekten hizmet yapmaktır. Ama koşullar sıkıntılarda bizi zorluyor. Eğer bir gün ismim rüşvete yolsuzluğa yolsuzlukla anılırsa size söz veriyorum. İstifa değil kendimi sağ bırakmam, intihar ederim, Bunun bütün samimiyetimle söylüyorum. ”diyerek kendisine yönelik yapılan eleştirilere tepki gösterdi.
‘IŞİD’ın saldırıları bütün Kürtlerin geleceğini yok edilmek istenen anlayıştır’
IŞİD’ın Kürt bölgelerindeki saldırıları da değerlendiren Türk, “Bugün Ortadoğu’da sancılı, çatışmalı ve halkların geleceğini derinden etkileyecek önemli bir dönemin içindeyiz. Bugün belki emperyalist güçler tarafından dünyadaki birçok ülkelerin orta doğu üzerindeki hesaplarını esas alan bir yaklaşımla bugün IŞİD adeta orta doğunun başına bela edilmiştir. Bugün görüyorsunuz ki başından beri tahmin ediyorduk, Esad’a karşı muhalefet bir tarafta duracak, özgür Suriye ordusuna karşı muhalefet bir tarafta duracak ama sonuçta tarihte yaşadığımız gibi yine Kürtler hedef olacak, Kürtler hedef gösterilecek ve bu acının en büyüğünü de Kürtler çekecek. 12 Eylül dönemi olduğu zaman o dönemde Kürdistan’da devlete karşı çok büyük bir ciddi duruş olmamasına rağmen Kürtler en büyük acıyı çekti. 1971 yılında bildiğiniz gibi yine bir askeri darbe gerçekleşti. O dönem de Kürtlerin hiçbir faaliyeti olmamasına rağmen 1971 yılında en büyük acıyı yine Kürtler çekti ve bugün hala Kürtler bedel ödemeye devam ediyor. Bugün IŞİD’ın saldırıları adeta bütün Kürtlerin geleceğini yok etmeye çalışan karartmaya çalışan bir anlayışla sürdürülüyor.”dedi.
‘Kürtler üzerindeki soykırım devam ediyor’
Sivil, siyaset dışı ve gerçekten hiçbir halka hiçbir olaya karşı bugüne kadar müdahalesi olmamış sivil bir halka yönelik yapılan saldırılar karşısında dünyanın suskun kalmasının izah edilebilir bir yanının olmadığını dikkat çeken Türk konuşmasını u şekilde sürdürdü: “Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti Sayın Başbakanı “Ben zulme karşıyım. Somali’den Mısır’a kadar Filistin’e kadar dünyadaki bütün mazlumların yanında ve onları sonuna kadar destekliyorum”diyen Sayın Başbakan ve “Bu ülkede Kürt sorunu çözeceğim”diyen Sayın Başbakan o çocuklara o yaşlılara karşı yürütülen katliam karşısında bugün ne kadar suskun kaldığını görüyorsunuz. Şimdi Sayın Erdoğan Bu ülkenin Cumhuru olmak istiyor. Peki biz Kürtler olarak Kürtler üzerindeki bu katliama karşı sesini çıkarmayan birini desteklememiz bizler için gerçekten onur kırıcı olmayacak mıdır? Bana acı veriyor, isterse kendi partisinin bütün oyunu alsın. Ama Kürtler üzerindeki soykırımın sürdürüldüğü, yaşandığı bir süreçte Kürtler benim adayımdır, demesi kadar çirkin ve bizi incitecek bir durum olamaz, olmayacaktır. Belki Kürtler bu konuda tarihini yazdığında soykırıma karşı suskun duran bir insanı Kürtlerin desteklemesini yazacaktır. Çocuklarımıza, torunlarımıza miras bırakılacaktır. Bizim üzerinde durduğumuz nokta şudur; Bugün 40 milyon nüfusuyla Ortadoğu’da en önemli halk en önemli faktör olan Kürtler, bütün bu gelişmelerin içinde yaşayan bu gelişmelerin muhatabı olan Kürtler doğru bir siyaseti, yanlışı ve doğruyu birbirinden ayırmadığı takdirde bizim geleceğimize de bizim mücadelemize de çok büyük zararlar vermiş olacaktır.”
‘Demirtaş köşkte koltukta oturmak için aday olmadı’
Demirtaş’ın yüzde 55 oy alsa bile cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturamayacağını işaret eden Türk, “Bizim siyasetimiz menfaat üzerine, koltuk üzerine yapılan bir siyaset değildir. Sayın Selahaddin Demirtaş’ta köşkte koltukta oturmak için aday olmadı. Hatta Sayın Demirtaş şunu çok iyi biliyor ki, Türkiye’de yüzde 55 oy alsa bile o koltukta oturamayacağını biliyor. Ama ben varım ben halkım. Bir inancın bir görüşün, bir fikrin adamıyım. Bu fikrimi ve bu inancımı halkımla paylaşmak için aday oldum. Bizlere de düşen kendisini desteklemektir. Bize düşen görev bizde görevimizi yerine getirmemizdir. Bunun için örgütlü bir yapıya örgütlü bir çalışmaya kendimizi hazırlamamız lazım.”diyerek konuşmasını sonlandırdı. Ahmet Türk’den sonra HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım ise HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım ise, “ Ezilen halklar, yok sayılan halklar, bir arada olmalıdır. Bu cumhuriyetin inkarcı, ırkçı zihniyetine karşı bizler halkların birliğini, halkların kardeşliğini, halkarın beraberliğini ve örgütlülüğünü birlikte kuralım, birlik olalım ve bu zihniyete karşı yeni bir yaşama başlayalım. Bu zihniyet hiçbirimize onurlu bir yaşam eşit bir yaşam, özgürlük temelinde bir yaşam yoktur. Ama biz ezilen halklar olarak Arabı olsun, Asurisi olsun Çerkezi olsun Türkü olsun Kürdü olsun yeni bir yaşama hep beraber ama dilimizle, kimliğimizle, rengimizle, farklılığımızla birarada olmayı hepimizin boynunun borcu olarak görüyoruz. Ve ancak bu zihniyet hepimizin kurtuluşu olduğunu görüyoruz. Onun için sizlerden zalimlerin, yalancıların, hırsızların, ,inkarcıların, kibirli olanların yanında değil halkların, ezilenlerin, adaletin, eşitliğin yanında olmanızı bekliyor şimdiden sizlere başarılar diliyorum” dedi
Güncelleme Tarihi: 07 Ağustos 2014, 19:38
Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, önce Kürtçe, sonrada Türkçe bir konuşma yaptı. Konuşmasında daha çok Kürtlerin AKP’nin cumhurbaşkanı adayı olan Erdoğan’a oy vermelerini eleştiren Türk, belediye başkanlığı döneminde karşılaştığı sorunları anlattı.
‘İsmim rüşvetle, yolsuzlukla anılırsa istifa değil intihar ederim’
Mardin Büyükşehir Belediyesini devir aldıklarında bin 618 arsadan sadece birinin kendilerine devir edildiğini bunun da mezarlıklar olduğunu anlatan Türk toplantıda kendisine yapılan eleştiriler üzerine de “Halkın bir kuruşuna tenezzül edersem yüzüme tükürün. İsmim rüşvetle, yolsuzlukla anılırsa istifa değil intihar ederim.”dedi.
Konuşmasında Başbakan Erdoğan’ın Mardin Büyükşehir Belediyesini iş yapamaz hale getirmek için çalıştığını anlatan Türk, “Artuklu'nun AKP tarafından kaybedeceği anlaşılınca herşeyi tasfiye ettiler. Burada Büyükşehir'in çalışılamaz duruma gelmesi için taşınır taşınmaz bütün mal varlıkları farklı yerlere devredildi. Bin 618 arsadan sadece biri bize devredildi. O da mezarlık çıktı. İl özel idarenin meclis binası yatırım izleme komisyonuna verildi. Rektörlük binası hazineye devredildi. Mova Park hazineye devredilmiş. Yine havaalanın etrafında 5 tane büyük arsamız var. Onlarda hazineye devredilmiş durumda. Halkın malı hazineye devrediliyor. Yine 63 tane hizmet aracımız farklı kurumlara dağıtılmış.
Başarısız olmamız için bizim halkımızın gözünden düşürmek için bir çalışmanın içine girdiler. Şahsımla ilgili olarak da birkaç şey söylemek istiyorum. 1973 yılında siyasete girdim. Elbette ki siyaset yaptığımız dönemlerde eksiğimiz de çok yanlışımız da çok. Belki bu halkın güvenine layık olacak çok şeyde yapmadık. Ama bugüne kadar halkımızın yanında durduk halkımızın duygularını düşüncelerini meclise taşıdık. Bugün de yerel de bu göreve geldim ve ya bu görev bana verildi, şuna inanmanızı istiyorum ki ve bunu da çok açık söylüyorum ki bir gün bu halkın malının bir kuruşuna tenezzül edersem gelin yüzüme tükürün. Benim amacım gerçekten hizmet yapmaktır. Ama koşullar sıkıntılarda bizi zorluyor. Eğer bir gün ismim rüşvete yolsuzluğa yolsuzlukla anılırsa size söz veriyorum. İstifa değil kendimi sağ bırakmam, intihar ederim, Bunun bütün samimiyetimle söylüyorum. ”diyerek kendisine yönelik yapılan eleştirilere tepki gösterdi.
‘IŞİD’ın saldırıları bütün Kürtlerin geleceğini yok edilmek istenen anlayıştır’
IŞİD’ın Kürt bölgelerindeki saldırıları da değerlendiren Türk, “Bugün Ortadoğu’da sancılı, çatışmalı ve halkların geleceğini derinden etkileyecek önemli bir dönemin içindeyiz. Bugün belki emperyalist güçler tarafından dünyadaki birçok ülkelerin orta doğu üzerindeki hesaplarını esas alan bir yaklaşımla bugün IŞİD adeta orta doğunun başına bela edilmiştir. Bugün görüyorsunuz ki başından beri tahmin ediyorduk, Esad’a karşı muhalefet bir tarafta duracak, özgür Suriye ordusuna karşı muhalefet bir tarafta duracak ama sonuçta tarihte yaşadığımız gibi yine Kürtler hedef olacak, Kürtler hedef gösterilecek ve bu acının en büyüğünü de Kürtler çekecek. 12 Eylül dönemi olduğu zaman o dönemde Kürdistan’da devlete karşı çok büyük bir ciddi duruş olmamasına rağmen Kürtler en büyük acıyı çekti. 1971 yılında bildiğiniz gibi yine bir askeri darbe gerçekleşti. O dönem de Kürtlerin hiçbir faaliyeti olmamasına rağmen 1971 yılında en büyük acıyı yine Kürtler çekti ve bugün hala Kürtler bedel ödemeye devam ediyor. Bugün IŞİD’ın saldırıları adeta bütün Kürtlerin geleceğini yok etmeye çalışan karartmaya çalışan bir anlayışla sürdürülüyor.”dedi.
‘Kürtler üzerindeki soykırım devam ediyor’
Sivil, siyaset dışı ve gerçekten hiçbir halka hiçbir olaya karşı bugüne kadar müdahalesi olmamış sivil bir halka yönelik yapılan saldırılar karşısında dünyanın suskun kalmasının izah edilebilir bir yanının olmadığını dikkat çeken Türk konuşmasını u şekilde sürdürdü: “Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti Sayın Başbakanı “Ben zulme karşıyım. Somali’den Mısır’a kadar Filistin’e kadar dünyadaki bütün mazlumların yanında ve onları sonuna kadar destekliyorum”diyen Sayın Başbakan ve “Bu ülkede Kürt sorunu çözeceğim”diyen Sayın Başbakan o çocuklara o yaşlılara karşı yürütülen katliam karşısında bugün ne kadar suskun kaldığını görüyorsunuz. Şimdi Sayın Erdoğan Bu ülkenin Cumhuru olmak istiyor. Peki biz Kürtler olarak Kürtler üzerindeki bu katliama karşı sesini çıkarmayan birini desteklememiz bizler için gerçekten onur kırıcı olmayacak mıdır? Bana acı veriyor, isterse kendi partisinin bütün oyunu alsın. Ama Kürtler üzerindeki soykırımın sürdürüldüğü, yaşandığı bir süreçte Kürtler benim adayımdır, demesi kadar çirkin ve bizi incitecek bir durum olamaz, olmayacaktır. Belki Kürtler bu konuda tarihini yazdığında soykırıma karşı suskun duran bir insanı Kürtlerin desteklemesini yazacaktır. Çocuklarımıza, torunlarımıza miras bırakılacaktır. Bizim üzerinde durduğumuz nokta şudur; Bugün 40 milyon nüfusuyla Ortadoğu’da en önemli halk en önemli faktör olan Kürtler, bütün bu gelişmelerin içinde yaşayan bu gelişmelerin muhatabı olan Kürtler doğru bir siyaseti, yanlışı ve doğruyu birbirinden ayırmadığı takdirde bizim geleceğimize de bizim mücadelemize de çok büyük zararlar vermiş olacaktır.”
‘Demirtaş köşkte koltukta oturmak için aday olmadı’
Demirtaş’ın yüzde 55 oy alsa bile cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturamayacağını işaret eden Türk, “Bizim siyasetimiz menfaat üzerine, koltuk üzerine yapılan bir siyaset değildir. Sayın Selahaddin Demirtaş’ta köşkte koltukta oturmak için aday olmadı. Hatta Sayın Demirtaş şunu çok iyi biliyor ki, Türkiye’de yüzde 55 oy alsa bile o koltukta oturamayacağını biliyor. Ama ben varım ben halkım. Bir inancın bir görüşün, bir fikrin adamıyım. Bu fikrimi ve bu inancımı halkımla paylaşmak için aday oldum. Bizlere de düşen kendisini desteklemektir. Bize düşen görev bizde görevimizi yerine getirmemizdir. Bunun için örgütlü bir yapıya örgütlü bir çalışmaya kendimizi hazırlamamız lazım.”diyerek konuşmasını sonlandırdı. Ahmet Türk’den sonra HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım ise HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım ise, “ Ezilen halklar, yok sayılan halklar, bir arada olmalıdır. Bu cumhuriyetin inkarcı, ırkçı zihniyetine karşı bizler halkların birliğini, halkların kardeşliğini, halkarın beraberliğini ve örgütlülüğünü birlikte kuralım, birlik olalım ve bu zihniyete karşı yeni bir yaşama başlayalım. Bu zihniyet hiçbirimize onurlu bir yaşam eşit bir yaşam, özgürlük temelinde bir yaşam yoktur. Ama biz ezilen halklar olarak Arabı olsun, Asurisi olsun Çerkezi olsun Türkü olsun Kürdü olsun yeni bir yaşama hep beraber ama dilimizle, kimliğimizle, rengimizle, farklılığımızla birarada olmayı hepimizin boynunun borcu olarak görüyoruz. Ve ancak bu zihniyet hepimizin kurtuluşu olduğunu görüyoruz. Onun için sizlerden zalimlerin, yalancıların, hırsızların, ,inkarcıların, kibirli olanların yanında değil halkların, ezilenlerin, adaletin, eşitliğin yanında olmanızı bekliyor şimdiden sizlere başarılar diliyorum” dedi