Vahap Coşkun 17 Aralık ile ilgili olarak cemaatin kamuoyuna yolsuzluk ile hükümeti devirmek istediğini fakat yargı ve emniyet mensuplarının sergiledikleri tavrın bu yönde değil, hükümeti yıkmak için olduğunu ve bunu da kamuoyunun fark ettiğini söyledi. MİT operasyonunun da hükümetin hem iç, hem de dış kamuoyunu etkilemek için yapıldığını aktardı.
Coşkun çözüm süreci ile ilgili açıklamalarda bulundu. Çözüm sürecinin yüzde 65’lere yükseldiği belirtilirken bunun sebebi olarak sürecin aksamaması ve bunun sonucunda da kan akmaması olarak değerlendirdi.
KÜRT SİYASETİ CİDDİ BİR TAVIR KOYDU
Coşkun "Hem 17 Aralık sürecinde, hem de Gezi sürecinde Kürt siyaseti ciddi bir tavır ortaya koydu. İlkesel doğruların yanında yer aldı. Ama diğer taraftan çözüm sürecinde birlikte hareket ettiği hükümeti de hareket edemez, karar alamaz gibi bir pozisyona sokmaktan imtina etti" dedi.
Mustafa Kartoğlu hazırlanan belgelere ilişkin olarak nasıl komploların hazırlandığını açıkladı. Hazırlanan belgeler sonucunda gerçeğin elbet ortaya çıktığını söyleyen Kartoğlu, benzer bir yöntemle alınmış Celal Uzunkaya’nın bu akşam İzmir’e emniyet müdürü olarak atandığını söyledi. Kartoğlu şunları söyledi:
BELGELER BÖYLE HAZIRLANIYOR
Paris cinayetiyle ilgili aynı anda 2 şey birden yapıldı. Hem konuşma kes-yapıştır ile birbirlerine eklenerek bir anlam çıkarılmaya çalışıldı. O anlam da o kadar zorla mı çıkıyordu, o kadar açık ki tıpkı Öcalan’ın cezaevi görüntüleri gibi. Öbür tarafta bir de MİT belgesi diye bir belge de çıkarıldı. Filigranlı bir belge çıkartıldı ve Alman istihbaratı onun üzerinden başka bir tezhirat piyasaya sürüyor. “MİT belgesi değilse bile çok benzetilmiş, biz öyle olduğunu düşünüyoruz ve Türkiye ile istihbarat paylaşımında kendimize dikkat ediyoruz” gibi söylentiyi piyasaya sürdü. Fakat biz Türkiye’de bir yapının hem birtakım işleri organize ettiği hem de bu organize ettiği işlere belge ürettiğini biliyoruz. Bin tane örneğini gördük. Bugün de bir tanesi daha ortaya çıktı. Celal Uzunkaya, İzmir’de bir soruşturmada benzer bir yöntemle alınmış ve 2009’dan bu yana yargı süreci ile uğraşıyordu. Bugün İzmir’e emniyet müdürü olarak atandı. Çünkü gerçeğin ne olduğu ortaya çıktı. O belgede de benzer bir gerçek var. Biz burada 4 kişi oturuyoruz. Birimiz bir belge hazırlıyor ve diğer 3 kişi hakkında bir şeyler yazıyor ve bunu gazeteye servis ediyor. Gazetede diyor ki; evet 24 stüdyosunda böyle bir şey hazırlandı. Doğru, yalan değil ama hiçbirimizin haberi yok. Bunun gibi MİT’te de , başka kurumlardan da belgeler hazırlanıyor. Bu belgeler zaman zaman birinci dereceden amirin onayına sunuluyor, amiri diyor ki; bu nedir kardeşim, saçmalamayın, böyle laf mı olur veyahut böyle bir çalışma mı olur diyor. ‘Böyle bir şey uygun değildir’ diye paraflıyor ve o belge sızıyor. O belgeye baktığınız zaman da evet o belge imzalı paraflı bildiğimiz resmi belge. Ama içeride neler yaşandığını sonradan öğreniyoruz. Ya da çok dolayılı yollardan öğrenmeye çalışıyoruz. Buna baktığımız zaman bu tip belgeler yabancı istihbaratın ellerinde bir argüman olarak önümüze konuluyor. O argüman BDP’nin önüne konuluyor, HDP’nin önüne konuluyor HDP’nin Genel Başkanı da çıkıp ‘bu konuda bizim endişelerimiz var’ diyebiliyor. Öyle bir pozisyonda kendilerinde tutmaya çalışıyorlar ki bu süreç geri dönerse ‘biz zaten bunu biliyorduk. Bak biz bunların hiçbirine inanmamıştık falan diyebilelim.’ Bu mevzunun üzerinden hele ki çözüm süreci üzerinden siyaset yapılması kadar ahlak dışı bir şey bilmiyorum. Bunu da saçı sakalı ağarmış adamların televizyonlarda yapmasına doğrusu tahammül edemiyorum. Sonuçta bu bir memleket meselesi.
http://www.hurhaber.com/
Güncelleme Tarihi: 12 Şubat 2014, 01:19
