“Aziz milletim, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Az önce Kabinemizin 28. toplantısını tamamladık. Bir süredir olduğu gibi bu toplantımızda da ana gündem maddemiz Koronavirüs salgını ile mücadele kapsamında yaptığımız ve yapacağımız çalışmalardı. Ayrıca; Suriye, Libya ve Ege’deki gelişmeler başta olmak üzere önemli güvenlik konularımızla ilgili değerlendirmelerde bulunduk.
“SURİYE REJİMİNİN İDLİB’DEKİ SALDIRGANLIĞINI ARTIRDIĞINI GÖRÜYORUZ”
Dünyanın ve ülkemizin dikkatini salgınla mücadeleye vermesini fırsata çevirmek isteyen Suriye rejiminin İdlib’deki saldırganlığını artırdığını görüyoruz. Türkiye Rusya ile vardığı 5 Mart Mutabakatı’na bağlılığını korumakla birlikte rejimin saldırganlığına da geçit vermeyecektir. Ateşkesi ve mutabakatın diğer şartlarını ihlal eden rejim, böyle devam etmesi hâlinde çok ağır kayıplarla bunun bedelini ödeyecektir. Aynı şekilde İdlib’deki ateşkes iklimini bozmak için provokatif eylemler düzenleyen karanlık örgütlere de müsamaha göstermeyeceğiz.
Türkiye gücünü uluslararası hukuktan ve kendi çıkarlarını koruma iradesinden alan kararlı duruşuyla Akdeniz’deki tüm oyunları da bozmayı sürdürecektir. Libya ile imzaladığımız Akdeniz’deki Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Mutabakat Muhtırası’ndan kaynaklanan rahatsızlığın hâlâ sürdüğü anlaşılıyor. Hâlbuki bu muhtıra Birleşmiş Milletlere de bildirilmiş ve böylece süreç tamamlanmıştır. Sığınmacılara karşı insanlık dışı tavırlarını sürdüren ülkelerin bu hukuksuz ve vicdansız eylemlerinden bir an önce vazgeçmelerini bekliyoruz.
Meşru Libya Hükûmeti’nin sahada son dönemde elde ettiği kazanımlar ise bu ülkede darbeci Hafter’in gerçek yüzünün daha iyi görülmeye başlandığının işaretidir. Buradan uluslararası kamuoyunu bir kez daha darbeci Hafter’e karşı ülkenin meşru yönetimine destek vermeye davet ediyoruz.
“SINIRLARIMIZ İÇİNDE VE DIŞINDA TERÖR ÖRGÜTÜNE NEFES ALDIRMAMAKTA KARARLIYIZ”
Diğer yandan bölücü örgütün ülkemizin salgın hastalıkla mücadele döneminde dahi eylem teşebbüslerine ara vermemesi, terörizmin çirkin yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur. Sınırlarımız içinde ve dışında terör örgütüne nefes aldırmamakta, her fırsatta başını ezmekte kararlıyız. Bu doğrultuda yürüttüğümüz operasyonlarla son iki haftada toplam 38 teröristi etkisiz hale getirdik. Türkiye’nin iç ve dış güvenliği ile ilgili çalışmalarımızı kesintisiz ve tavizsiz bir şekilde sürdürüyoruz.
“ÜLKEMİZİN HİÇBİR YERİNDE HERHANGİ BİR ÜRÜNÜN YETERSİZLİĞİ SÖZ KONUSU DEĞİL”
Aziz milletim, Türkiye Koronavirüs salgınıyla mücadelesini dört ana başlık etrafında hayata geçirmektedir. Bunlardan birincisi; insanlarımız arasındaki fiziki mesafeyi sağlamaktır. Okulların ve 212 bin işletmenin tatil edilmesinden, şehirlerarası ulaşımın sınırlandırılmasına ve sokağa çıkma yasaklarına kadar tüm tedbirler bu amaca yöneliktir.
İkincisi; sağlık sisteminin kesintisiz işlemesini temindir. Hamdolsun bu hususta da hasta yatağı, yoğun bakım yatağı, solunum cihazı gibi kritik konular başta olmak üzere her alanda çok iyi seviyedeyiz.
Üçüncüsü, gıda ve temizlik gibi temel hizmet alanlarında üretim, tedarik ve perakende zincirinin aksamamasıdır. İstisnai birtakım görüntüler dışında bu konuda da sıkıntımız bulunmuyor. Ülkemizin hiçbir yerinde herhangi bir ürünün eksikliği, yokluğu, yetersizliği söz konusu değildir.
Dördüncüsü de; kamu düzeninin bozulmamasıdır. Polisimiz, bekçimiz, jandarmamız tüm unsurlarıyla kamu düzeninin sağlanması yanında Vefa Sosyal Destek Gruplarına da katkı vermek suretiyle fedakârca görevlerini yürütüyor. Bugüne kadar 3 milyonu aşkın vatandaşımıza Vefa Sosyal Destek Grupları vasıtasıyla hizmet verilmiştir. Yaklaşık 1 milyon 65 yaş üstü vatandaşımıza da kolonya ve maske dağıtımı yapılmıştır.
Hamdolsun salgının başladığı günden beri ülkemizde kayda değer bir kamu düzeni sorunu yaşanmadı. Salgının yayılmasını engellemek için hâlen 239 mahalle, köy veya belde düzeyinde yerleşim yeri de karantina altında tutulmaktadır.
“KORONAVİRÜS SALGINININ ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN ALDIĞIMIZ TEDBİRLERİN MEYVELERİNİ TOPLAMAYA BAŞLADIK”
Aziz milletim, Koronavirüs salgınının önüne geçmek için aldığımız tedbirlerin meyvelerini toplamaya başladık. Test sayımızı günde 40 bin düzeyine çıkardık. Test vaka oranımız azalıyor. İyileşen hasta sayımız katlanarak artıyor. Buna karşılık yoğun bakımda ve solunum cihazına bağlı olan hastalarımız ile vefat eden hasta sayımız aynı düzeyde devam ediyor. İnşallah yakında onların da azalışına şahit olacağız. Bu hususlarla ilgili gelişmeler Sağlık Bakanlığımız tarafından her akşam kamuoyuyla paylaşılıyor. Hastanelerimizde olağanüstü bir yoğunluk yaşanmıyor, sağlık personelimiz canla başla görevlerini yürütüyor. Bu vesileyle tüm sağlık personelimize şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Ücretsiz maske dağıtımımız PTT ve eczaneler üzerinden sürüyor. Maskeden tuluma, ilaçtan solunum cihazına kadar hiçbir konuda eksiğimiz veya riskimiz bulunmuyor. Yoğun bakım solunum cihazlarının üretimi konusundaki çalışmalarımız başarıyla neticelendi. Kolları sıvadığımız tarihten 14 gün sonra bu cihazların üretimine başladık, Mayıs ayı sonuna kadar 5 bin cihazı üretmiş olacağız. Yoğun bakım solunum cihazlarının teknoloji girişimini gerçekleştiren Biosis’e mühendisleriyle, teknisyenleriyle, tüm çalışanlarıyla bu sürece katkı veren Baykar Makine ve Aselsan’a, seri üretimi yapan Arçelik’e yine şahsım milletim adına teşekkür ediyorum.
Değerli dostlar, aziz milletim; bu başarı her fırsatta altını çizdiğimiz millî teknoloji hamlesinin somut bir örneğidir ve bugün itibariyle 100 tane solunum cihazını teslim aldık. Savunma sanayiinde gerçekleştirdiğimiz büyük atılımı tıbbi cihaz ve ilaç başta olmak üzere kritik tüm alanlarda sürdüreceğiz. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumumuz da geliştirdiği mekanik solunum cihazıyla bu yarıştaki yerini almıştır. Millî Eğitim Bakanlığımız da prototip seviyesinde bir cihaz geliştirmeyi başardı. Bu gayretleri de takdirle karşılıyoruz.
Diğer taraftan elimizde epeyce bir stoku bulunan ve hastalığa erken müdahalede kullanılan kritik ilaçların üretimine yerli firmalarımız da başladı. Bu konudaki araştırma, geliştirme, ruhsatlandırma ve üretim süreçlerini yakından takip ediyoruz.
“KORUYUCU SAĞLIK DONANIMLARININ YERLİ ÜRETİMİ KONUSUNDA ÖNEMLİ MESAFE KAT ETTİK”
Ülkemizin bu kritik döneminde yapılan her yerli ve millî katkıyı klasik bürokratik anlayışın keyfine bırakılamayacak kadar önemli görüyoruz. Koruyucu sağlık donanımlarının yerli üretimi konusunda da önemli mesafe kat ettik. Özellikle sağlık personeli açısından hayati olan N95 ve N99 maskelerinin nanofiber esaslı filtrelerinin geliştirme süreci bitti testlerine başlandı en kısa sürede üretime geçiyoruz. Böylece artık bu filtreler konusunda da dışa bağımlılıktan kurtuluyoruz. Türkiye Bilimler Akademisi de hazırladığı kapsamlı Kovid-19 raporuyla önemli bir referans kaynağı oluşturdu. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’ndaki hocalarımız da elde edilen başarıları bilimsel makaleye dönüştürüp yayımlayarak tüm dünyanın hizmetine sunmaya hazırlanıyorlar.
Aziz milletim, hastane, yatak ve yoğun bakım yatağı konusundaki mevcut kapasitemizi güçlendiriyoruz. Son gelişmeler üzerine ilk etabının açılışını öne alarak bugün gerçekleştirdiğimiz İstanbul Başakşehir Şehir Hastanesi salgın hastalıkla mücadele için kullanılacaktır. Toplam yatak kapasitesi 2 bin 682 olan hastanemizin bugün ilk etabının açılışını yaptık. 885’i klinik yatağı, 150’si yoğun bakım yatağı olmak üzere bin 35 yatakla hizmet verecek. Hastanemizin kalan kısmını da önümüzdeki ay hizmete açmayı planlıyoruz. Ayrıca Yeşilköy ve Sancaktepe’deki her biri bin 5’er yataklı iki kalıcı hastanemizin inşaatı şu an da hızla sürüyor. İnşallah bunları da söz verdiğimiz gibi 45 günde tamamlayıp hizmete alacağız.
“SALGININ ÜSTESİNDEN ANCAK 83 MİLYON HEP BİRLİKTE HAREKET EDERSEK GELEBİLİRİZ”
Sağlık alanında yaptığımız bu yatırımların önemini ve büyüklüğünü bu salgın vesilesiyle hep birlikte bir kez daha gördük. Gelişmiş ülkelerin dahi çaresiz kaldığı bir dönemde Türkiye en küçük bir sıkıntıya, krize, kaosa meydan vermeden hamdolsun sağlık hizmetlerini kesintisiz sürdürmüştür. Hasta ve ölüm vakalarının çok olduğu ülkelerin en büyük sorunu sağlık sisteminin yoğunluğu kaldıramadığı için çökmüş olmasıdır. Türkiye vaktinde aldığı tedbirler sayesinde bu tehlikenin önüne geçerek tüm dünyada salgınla mücadelede en rahat sağlık hizmeti veren ülke durumuna gelmiştir. Milletimizin çok büyük bir bölümünün açıklanan tedbirlere uyması sayesinde salgının felaket düzeyine ulaşmasının önüne geçtik. Bu çerçevede şehirlerarası ulaşım kısıtlamasının salgının yayılmasını engellemede önemli katkısını gördük. Büyükşehirlerimiz ile Zonguldak ilgimizde uyguladığımız hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması da salgının kontrolünde büyük fayda sağladı. Bunun için hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması uygulamasını tarım, sağlık ve gıda hizmetleri ile temel üretim faaliyetlerini aksatmayacak şekilde bir süre daha devam ettireceğiz. Ayrıca 23-24-25-26 Nisan tarihleri arasında ise günlük hayatı etkisini en az düzeyde tutacak şekilde yine 31 ilimizde sokağa çıkma sınırlandırması yapmayı özellikle planlıyoruz. 22 Nisan akşamı yine 00:00 andan itibaren 23 Nisan zaten biliyorsunuz tatil, 24-25 ve 26 00:00’a kadar bu devam edecek. Ve 26’sında 24 itibariyle sokağa çıkma kısıtlaması Pazar günü 24’te sona erecektir. Bununla ilgili ayrıntılar İçişleri Bakanlığımız tarafından kamuoyumuzla paylaşılacaktır. Sokağa çıkma sınırlandırması günlerinde kesintisiz hizmet veren fırıncı, sucu, gazete bayileri, medya mensubu başta olmak üzere tüm çalışanlara ve kamu görevlilerine teşekkür ediyorum.
Amacımız önlemleri en titiz şekilde uygulayarak salgının seyrini, ülkemizin Ramazan Bayram sonrası normale dönüşüne imkân sağlayacak seviyeye indirmiş olmaktır. Bazı adımları bayram öncesi de atmaya başlayabiliriz. Tüm sektörlerin buna göre hazırlıklarını yapmalarında fayda görüyoruz. Unutmayınız, bu salgının üstesinden ancak 83 milyon hep birlikte hareket edersek gelebiliriz. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sarıldığımız ölçüde geleceğimize güvenle bakabiliriz. Türkiye’den başka ülkemiz, bu topraklardan başka vatanımız, bu milletten başka sinesine sığındığımız, sığınacağımız ve hizmet edeceğimiz halk yoktur. İstikbalimize ve istiklalimize terör örgütlerinin saldırılarına, darbe girişimlerine, vesayetin tuzaklarına bütün bunlara karşı nasıl hep birlikte sarıldıysak bugün de salgın hastalığa karşı aynı azimle sahip çıkacağız.
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ DÜNYANIN NERESİNDE OLURSA OLSUN HER VATANDAŞININ YANINDADIR”
Aziz milletim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünyanın neresinde olursa olsun her vatandaşının yanındadır. Bu anlayışla salgın hastalık başladığında çeşitli sebeplerle yurt dışında olan vatandaşlarımızı kurduğumuz hava köprüleriyle ülkemize getirdik. Ülkemize getirdiğimiz her vatandaşımızı sağlık taramasından geçirip bu amaçla tahsis ettiğimiz yükseköğrenim yurtlarında 14 gün süreyle karantinada tuttuk. Cumhurbaşkanlığımızın koordinasyonunda Sağlık, İçişleri, Dışişleri, Gençlik Spor Bakanlıklarımız ile Türk Hava Yollarımızın iş birliğiyle bugüne kadar 39 bin vatandaşımızı anavatanlarına kavuşturmuştuk. Hâlen 12 bini aşkın vatandaşımızın yurtlarımızdaki karantina süreci devam ediyor. Çeşitli ülkelerdeki 25 bin vatandaşımızı şu an da yine Türkiye’ye getiriyoruz. Amacımız Ramazan ayı girene kadar bu operasyonu tamamlamaktır.
Yurtlarımızın bir kısmını evlerine gidemeyen sağlık personeli için, bir kısmını da sosyal izolasyon ve gözlem merkezi olarak kullanılmak üzere Sağlık Bakanlığına tahsis ettik. Bilindiği gibi örgün ve yaygın eğitim kurumlarındaki faaliyetleri 16 Mart itibariyle ara vermiştik. Hemen ardından da Millî Eğitim, TRT iş birliğiyle üç televizyon kanalı kurarak uzaktan eğitime geçmiştik. Öğrencilerimizin uzaktan eğitim için kurduğumuz platformu benimsediklerini ve günlük olarak takibini yaptıklarını tespit ettik. Ortaöğretim ve Yükseköğretim sınavlarına hazırlanan 8’inci ve 12’nci sınıf öğrencilerimiz için de canlı ders uygulaması başlattık. Velilerimizle uzaktan eğitim sürecine dâhil edilerek gerekli bilgilendirme ve yönlendirme çalışmaları yapılmıştır. Liselere ve yükseköğrenime geçiş sınavının kapsamı öğrencilerimizi mağdur etmeyecek şekilde yeniden belirlenmiştir. Diğer sınavlarla ilgili düzenlemeler de süratle hayata geçirilmiştir.
Salgınla mücadeleye de katkıda bulunacak bir başka önemli çalışma Meclisimiz tarafından kabul edilen ve tarafımdan onaylanarak yürürlüğe giren yeni infaz düzenlemesidir. Bu kanunla şu ana kadar bir kısmı izinli, bir kısmı tahliye olmak üzere 90 bini aşkın yakın mahkûm cezaevlerinden çıkmıştır veya devam eden işlemlerin sonuçlanmasıyla çıkacaktır. Böylece hem cezaevlerimizi kapasite itibariyle rahatlatmış hem de aşırı yoğunluk sebebiyle oluşabilecek salgın tehdidinin önüne geçmiş olduk.
“ÜÇ YILDA 1 MİLYON YAZILIMCI YETİŞTİRMEYİ HEDEFLEYEN BİR PROGRAM BAŞLATIYORUZ”
Adliyelerde aldığımız önlemlerle de insan yoğunluğunu yüzde 95 oranında azaltarak hukukçularımızı ve vatandaşlarımızı salgından koruduk. Bu vesileyle Evde Kal Türkiye sloganıyla gönüllü karantina uyguladığımız şu günlerde özellikle gençlerimize bir çağrıda bulunmak istiyorum. Dünyada yıldızı her geçen gün daha da parlayan yazılım sektörü sizleri bekliyor. Bunun için üç yılda 1 milyon yazılımcı yetiştirmeyi hedefleyen bir program başlatıyoruz. Hazine ve Maliye Bakanlığımızın hazırladığı proje kapsamındaki eğitimler özellikle de BTK akademi eğitim portalı gerçekleştirilecektir. Hâlen 13 başlıkta 47 bin dakikayı bulan 31 ayrı eğitim bu sitede hizmet veriyor. Yılsonuna kadar eğitim sayısı 100’e çıkacaktır. Gençlerimiz tek yapması gereken sisteme girip özgeçmişlerin kaydettirmektir. Tamamlanan eğitimler ve başarı dereceleri sistemdeki özgeçmişlere otomatik olarak işlenecektir. Programı tamamlayanlar, güvenliğinden veri analistliğine, siber güvenlikten yazılım geliştirmeye kadar 15 farklı alanda uzman olarak istihdam edilebilme imkânı kazanacaktır. Böylece gençlerimiz korona günlerini geleceklerine ışık tutacak bir fırsata çevirebilecektir. Bu programın ülkemizin yazılımcı ihtiyacının giderilmesine de katkı sağlayacağına inanıyorum.
“İSTİHDAMIN KORUNMASI İÇİN ELİMİZDEN GELEN GAYRETİ GÖSTERİYORUZ”
Diğer taraftan, tarım üretimini desteklemek amacıyla Hazine’ye ait tarım arazilerini kiraladığımız çiftçilerimizin Nisan, Mayıs ve Haziran ayı kira ödemelerini altı ay süreyle erteliyoruz. Bunun yanında Erzincan, Erzurum, Kars, Kayseri, Sivas, Bingöl, Muş başta olmak üzere çeşitli illerimizdeki 14 milyon metrekare hazine arazisini de ilave olarak çiftçilerimizin kullanımına sunuyoruz.
Bir başka müjdemiz de bünyelerinde tıp fakültesi bulunan 43 üniversitemizdir. Bu zorlu süreçte gösterdikleri çabalara yakinen şahit olduğumuz üniversite hastanelerimize hizmet kalitelerini yükseltebilmeleri için çeşitli unvanlarda 8 bin 635 sözleşmeli personel ve 5 bin 865 sürekli işçi kadrosu ihdas ediyoruz.
Aziz milletim, salgınla mücadele ederken hiçbir vatandaşımızın mağdur olmaması, özellikle istihdamın korunması için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Sanayicimizden esnafımıza kadar tüm kesimlerin vergi, sigorta, kredi taksiti gibi ödemelerinin ertelenmesini sağladık. İlave destek paketleriyle işletmelerimizin ayakta kalmasını temin ediyoruz. Sosyal koruma kalkanı altında hayata geçirdiğimiz programlarla salgının vatandaşlarımızın günlük hayatında yol açtığı sıkıntıları en aza indirmeye çalışıyoruz.
Çalışma hayatımız için büyük önem taşıyan kısa çalışma ödeneğinin şartlarını kolaylaştırdık ve tüm sektörleri buna dâhil ettik. Bugüne kadar 269 bin firmamız 3 milyonu aşkın çalışanı için kısa çalışma ödeneğine başvurdu. Ücretsiz izne ayrılanlar için de ayrı bir destek programını hayata geçirdik.
“2 MİLYON 100 BİN HANEYE NAKİT DESTEĞİ VERDİK”
9 Nisan tarihi itibarıyla sosyal yardımlarda acil durum kararı alarak muhtaçlık kriterleri yanında bu dönemde özel ihtiyaçları da kapsama aldık. Bu çerçevede ilk etapta herhangi bir geliri olmayan vatandaşlarımıza yönelik olarak önce 2 milyon 100 bin haneye nakit desteği verdik. İkinci etapta 2 milyon 300 bin haneye biner lira nakit desteği vermeye başlıyoruz. Üçüncü etabı da yakında bu dönemde özel ihtiyacı olan hanelere yönelik olarak devreye alıyoruz, buna ilişkin başvuruları almaya başlıyoruz. Her başvuruyu titizlikle değerlendireceğiz. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarımıza Ramazan ayında ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere 500 milyon lirayı aşkın ilave kaynak sağladık.
Ayrıca, 81 vilayetimizin tamamında 2 milyon 234 bin ilköğretim ve ortaöğretim öğrencimize kızlar için 75 lira, erkekler için 50 lira olmak üzere şartlı eğitim yardımı yapıyoruz. Öksüz ve yetim 41 bin öğrencimize ise bu yardımı aylık 150 bin lira olarak veriyoruz.
Başlattığımız Biz Bize Yeteriz Türkiyem kampanyasında toplanan para tutarı da 1 miyar 800 milyon liraya yaklaştı. Hayırseverlerimizi bir kez daha sürmekte olan kampanyamıza katılmaya davet ediyorum. Gelin bu rakamı 2 milyar liranın üzerine çıkararak tarihî bir dayanışma örneği gösterelim.
Bu vesileyle huzur evlerinde, çocuk evlerinde, engelli merkezlerinde ülke genelindeki bine aşkın vakıf şubesinde, İŞKUR’da, SGK’da mesai mefhumu gözetmeksizin vazife yapan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız personeline teşekkür ediyorum.
“SALGINLA MÜCADELE GÜÇLÜ BİR KOORDİNASYON GEREKTİRİYOR”
Türkiye, devleti ve milletiyle el ele vererek salgın hastalıkla mücadele ederken, maalesef CHP’nin başını çektiği bir kesim yine bozgunculuk peşinde koşuyor. Bilindiği gibi, salgınla mücadele merkezî bir planlamayı ve güçlü bir koordinasyonu gerektiriyor. Başarılı netice alabilmek için uygulamanın her il, ilçe, mahalle düzeyinde bu anlayışla yürütülmesi şarttır. Peki, CHP’li belediyeler ne yapıyor? Cumhurbaşkanlığını, Sağlık Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını, diğer bakanlıkları, valiliği, kaymakamlığı hiçe sayarak kendi başlarına yardım toplamaya, ekmek dağıtmaya, hastane kurmaya, benzeri işler yapmaya kalkışıyorlar. Asli işlerini yürütemeyen CHP’li belediyelerin ısrarla ve salgınla mücadele kurallarını hiçe sayarak giriştikleri bu tür faaliyetlerin amacı halka hizmet vermek değil, şov yapmaktır. Özellikle İstanbul, Adana ve Mersin belediyelerinin hafta sonu uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasındaki sergiledikleri tavrın başka hiçbir izahı yoktur.
Elbette kurallara uygun şekilde faaliyet yürüten CHP’li belediyeler de var. Mesela Mersin’de CHP’li Büyükşehir Belediyesi salgın kurallarını hiçe sayarak şov yaparken, aynı partinin Yenişehir ve Mezitli belediyeleri valilikle iş birliği hâlinde faaliyet yürütmüştür. Bu tür teşebbüsler geçmişte FETÖ ve PKK gibi örgütler tarafından da denenmişti. Tabii buradaki amacın milletimizin takdirle takip ettiği sağlık, gıda, güvenlik, ekonomik destek, sosyal yardım hizmetlerini itibarsız hâle getirmek olduğu açıktır. Salgın sebebiyle sağlık sisteminin çökmesini, kamu güvenliğinin zaafa uğramasını, halkın sokaklara dökülmesini bekleyenler umdukları olmayınca gözlerini yapılan hizmetlere dikmişlerdir.
Geçmişte Türkiye’nin terör örgütleriyle mücadelesini akamete uğratmak, sınırlarını korumak gayretini kırmak, ekonomisini yıkmak için uğraşmışlardı. Şimdi de maalesef salgın hastalıkla mücadele için alınan tedbirleri sabote etmeye çalışıyorlar.
Ülkemizin İtalya, İspanya, Amerika gibi ciddi kayıplar veren yerler arasına girmesini bekliyorlardı. Baktılar öyle olmadı, umutlarını Uganda’ya bağlayacak kadar küçüldüler. Bununla kalmayıp güya kendilerince Hükûmetle yarışa kalktılar. Biz şehir hastanelerini anlatırken, onlar fuar merkezini veya merkezlerini panellerle bölerek oralarda içindeki stantları sahra hastanesi diye yutturmaya kalktılar. Foyaları ortaya çıkınca da biz şehir hastanelerini hiç eleştirmedik diyerek daha büyük bir yalana sarıldılar. Hâlbuki bugün Türkiye’yi salgınla mücadelede dünyada farklı bir yere taşıyan şehir hastanelerine yıllarca demediklerini bırakmamışlardı. Biz geliri olmayan vatandaşlarımıza devletin yıllardır var olan sistemi üzerinden nakit yardımı yaparken onlar hem hukuka hem inancımıza aykırı şekilde zekât toplama peşine düştüler ve dediler ki; evet, zekât toplama noktasında herhangi bir engel yok, devlet bu noktada zaten böyle bir engeli de koymaz. Bu noktada müracaat edilecek tek yer vardır. Diyanet İşleri Başkanlığına sorarsanız zekâtı kimler toplar, kimler toplayamaz, onlar size gerekli cevabı verir. Siz kendinize ait olmayan böyle bir alana veyahut da böyle bir konuda konuşma hakkına sahip değilsiniz.
Devlet kuralları uygulayarak yardımları tek hesapta toplayınca da paralarımıza el konuldu yalanına sarıldılar. Devlet olarak biz kimsenin parasına el koymadık ve bu noktada da böyle bir yanlışın içerisine girmedik, girmeyiz. Biz insani hareketliliğimiz neyi gerektiriyorsa bugüne kadar onu yaptık ve bu kurallar çerçevesinde de ikna yöntemiyle bütün bu gayretlerimizi sürdürüyoruz. Onlar toplu taşıma seferlerini hesapsızca azaltarak halkımızı mağdur ettiler. Belediyelerinin sorumluluğundaki faaliyetleri yönetemeyip her şeyi birbirine karıştıranlar Hükûmetin aldığı tedbirleri sabote ederek beceriksizliklerini örtmeye kalktılar. Biz infaz düzenlemesi ile hem kalıcı bir sistem kurmak hem cezaevlerindeki yoğunluğu azaltmak için uğraşırken, onlar tecavüzcüler serbest kalacak yalanıyla ortalığı bulandırdılar.
Buradan şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum: Belediyeler elbette diğer sorumluluklarının yanı sıra sosyal yardım da yapabilir, ama bunu kanunların belirlediği sınırlar içinde şehrin mülki amirinin bilgisi ve koordinasyonu dâhilinde kendi kaynaklarıyla yapar. Belediye bakanlığı, valiliği, kaymakamlığı, diğer kamu birimlerini yok sayarak kendi başına iş yapmaya kalkarsa karşısında hukuku bulur, devleti bulur. Sorun, ekmek dağıtmak değil. Bunu şehirdeki diğer faaliyetlerle uyumsuz, plansız, programsız, izinsiz şekilde yapmaktır. Sorun, vatandaşımız için sağlık tesisi hazırlamak değil olmayan bir şeyi varmış gibi anlatmaktır. Sorun, herhangi bir konuda farklı düşünmek, konuşmak, hareket etmek değil yalan söylemektir, iftira atmaktır, gerçeği çarpıtmaktır. Türkiye’nin sağlık alanında tarihî bir beka mücadelesi verdiği bir dönemde milletimi böyle tatsız konularla meşgul etmiş olmaktan dolayı da üzüntülüyüm. Ancak karşımızdaki kirli zihniyet kendisine cevap verilmedikçe azgınlaşmakta, yalanlarının çıtasını yükseltmektedir. Ülkemizin bu hastalıklı siyaset zihniyetinden kurtulmasını en az Kovid virüsünden arınması kadar önemli görüyorum. Geleceğin büyük ve güçlü Türkiye’sinde her şey gibi muhalefet anlayışının da özlediğimiz seviyeye çıkacağını ümit ediyoruz.
Bu duygularla milletimin her bir derdine çare olacak bir adımı atmanın inşallah beklentisi içindeyiz. Ve milletimin her bir ferdine sabrı, anlayışı, dirayeti, fedakârlığı için en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Sağlık çalışanlarımızın ve güvenlik görevlilerimizin yanı sıra tarım, gıda, temizlik başta olmak üzere üretim ve dağıtım sektörlerinde faaliyet gösteren herkese teşekkür ediyorum. Salgında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan bir kez daha rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Şu anda şifa bekleyen bütün hasta kardeşlerime Rabbimden şifalar diliyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.”
Güncelleme Tarihi: 25 Nisan 2020, 23:52