Suriye’deki Kimyasal ABD İşi Olabilir mi? Acaba

Bundan bir hafta önce Suriye’nin Doğu Guta bölgesinde İddiaya göre ordu tarafından kimyasal silahla saldırı gerçekleştiği ve bu saldırı sonucu çoğunluğu çocuk olmak üzere 70’ ten  fazla kişinin hayatını kaybettiği, Saldırıda. Ölen ve yaralanan çocukların Televizyondaki görüntüleri kahrediciydi.

Kimyasal silah kullanmak büyük bir insanlık suçudur. Suriye lideri Beşar Esad’ta halkını katleden bir diktatördür. Buna kimsenin itirazı olamaz sanırım.

Suriye’nin Doğu Guta bölgesine kimyasal silahla saldırı gerçekleşmiş ise bunu rejimin yani Beşar Esat’a bağlı Ordu güçlerinin yaptığına dair, emperyalist ABD ve sömürgeci müttefiklerinin iddiaları dışında tarafsız kurumlarca ispatlanmış bir kanıt ortada yokken, ABD ve petrol avcıları ortakları alelacele İslam ülkesi Suriye’ye, Müslümanlar için önemli günlerden biri olan Miraç Kandili gecesinde saat 04’te saldırı düzenlediler.

 Daha önce Fransa sömürgesi olan Suriye, 1946 yılında bağımsızlığını ilan etti.  Fransa ve İngiltere uzun yıllar Ortadoğu’daki ve Afrika’daki birçok ülkeyi kendilerine sömürge yapıp, yer altı ve yerüstü zenginliklerini aldılar. Şimdi aynı planı uygulamaya çalışıyorlar.

Emperyalist ABD öncülüğünde İngiltere ve Fransa’nın yaptığı bu saldırıya çoğu Müslüman Ülkeleri tarafından tam destek verirken,   İran ve birkaç ülke tepki açıklamaları yaptı. 

ABD’nin bu saldırısına destek veren kimi Müslüman Devlet Başkanları zaten ABD desteği sayesinde o makamdalar. Bunlar utanmadan Müslüman halkın gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar. Neymiş efendim, ABD. Halkına karşı kimyasal silah kullanan katil Esat’ı cezalandırıyormuş.

Adama sormazlar mı yedi senedir neredeyse Suriye nüfusunun yarısına yakını yurdundan oldu. Kimi ölümle kimi göçle Suriye ülkesi harabeye döndü. Tüm bu trajediler yaşanırken ABD neden tek bir gün Beşar Esad’ı  ciddi bir şekilde uyarmadı bile. Çünkü Suriye’de kendi ve dedesi Siyonist İsrail’in gelecekteki çıkarları için proje ve yapılarla meşguldür ondan...  

Süper güç ABD birçok Müslüman ülkenin Devlet başkanlarını avucunun  içine almış durumda. Diğer emperyalist güç olan Rusya’nın bölgeye tam anlamıyla yerleşmesinden rahatsızdır.  ABD’nin Suriye’ye yönelik son saldırısı bölge halkına yönelik bir şirinlik, sempati kazanma hamlesi ihtimal dışı değildir.

Emperyalist ABD’nin ve ortaklarının Ortadoğu sicili entrika senaryolarıyla doludur. Körfez savaşı ve Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin’i düşürdüğü tuzak,macera ve oyunların iç yüzü kısa süre sonra gün yüzüne çıktığı halde sözde medeni ve insan hakları savunucusu hiçbir ülke ABD’nin yaptığını sorgulamadı.  Oysa bu gün Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren sürecin başlangıç senaryoların ilk sahnesi Irak ile başladı.

Neymiş efendim Irak’ta kimyasal silahlar varmış,  halk zulüm altındaymış, demokrasi getireceklermiş.  Yalan,yalan ve   yalan…..

Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin idam edilmeden önce onu sorgulayan CIA ajanı  Nixon  yıllar sonra yazdığı bir kitapta şu itiraflarda bulundu. “Irakta kimyasal silah olmadığını, sorguda Halepçe katliamı ile ilgili soruya Saddam’ın sinirlendiğini o kararı kesinlikle ben almadım, demiş.  Sorgucu CIA ajanı Nixon   Bu sorgudan kısa sure sonra Irak’ta apar topar kurulan  bir mahkemede idam kararı aldırıldı. Müslümanların büyük dini bayramlarından olan Kurban bayramında Saddam idam edildi. Saddam belki bin kez idamı hak etmişti, ama burada büyük soru işaretleri ve şüpheler insanın kafasında oluşuveriyor. Bir iki ay sonra Saddam idam edilebilirdi. Neydi o panik o acele, Acaba Halepçe’ye atılan ve binlerce Kürdün katliamına  sebep olan kimyasal silahın kullanma kararın altında ABD mi vardı acaba diye şüphelenmez mi  insan!  

O tarihteki haber arşivlerine bakılırsa çok cılız kınamalar dışında ABD ve emperyalist  ortaklarının  pek ciddi bir tepkisine rastlanamaz…

Şayet Suriye’nin Doğu Guta bölgesinde kimyasal silah kullanılmışsa,  ABD. ve Emperyalist Devletlerin  ajanları işin içinde olamaz mı?   Çünkü bu emperyalistlerin şeytani planları o kadar sinsi ve acımasızcadır ki. Ortadoğu’daki bazı gafil Müslüman Devlet adamların anlama kapasiteleri yetmez…

 

YORUM EKLE