Savaşı çıkartıp göz yumanlara! Kabil Habil’i öldürdü.

Kabil Habil’i öldürdü. İşte bu yüzden “… İsrailoğullarına (Kitap’ta/Tevrat’ta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmekte. 5/32”

Peki, günümüzde ölenler nefs değiller mi? Yoksa harekete geçmemiz için; öldürülenlerin, illa bizden olan ‘nefsler’ olması mı gerekiyor?

Ayet, muhatabının İsrailoğulları olduğunu ve buna rağmen “Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmekte.” diyerek açıkça beyan ediyor. Muhatap israiloğulları olsa da Kur’an, tüm insanlığa geldiği için her bir bireyi kapsamaktadır.

Tüm peygamberlere gelen Semavi buyruklara inanıyorum. Zira inancımın kaynağ olan Kur’an, bunu gerekli kılıyor. “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. 2/285”

Peygamberlere gelen Semavi buyruklarla/’dinlerle’ bir proplemim yok fakat gördüğüm kadarıyla; “dini” kendi otoriteleri ve güçleri için kalkan ve vasıta kılan “dinciler” insanları dinden de bezdirmeye başlamışlar. Buna seyirci kalmak proplem olmuş durumda. Zira din, ‘dincilerin elinden çektiği kadar kimseden çekmedi bu güne kadar... Bu, öyle bir hal aldıki küresel günaha dönüştü. Bu küresel günaha dur demek gerekir artık. Peki nedir bu küresel günah?

KÜRESEL GÜNAH/06.07.2012 – Milat Gazetesi

“Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.” Einstein.

Asrımızda küresel ısınmanın tehlikeleri ve alınabilecek tedbirler üzerine makale, tez vs. bilgi, belge ve kitap sürekli olarak yayınlanmaktadır. Küresel ısınma devam ettikçe de yazılmaya devam edecektir. Malumdur ki küresel ısınma dünyanın başlı başına bir sorunu olmakla beraber, verdiği ve vereceği zararlar doğrudan doğa ile ilintilidir.

Kâinattaki ilişkilere baktığımızda var olan ilişkilerden iki tür ilişki bariz bir şekilde gözlenebilir. Bu ilişkilerden birincisi insan-doğa, ikincisi ise insanların kendi aralarındaki insan-insan ilişkisidir.

İnsani mantık ve değer yargıları ile bakıldığında, doğa, insan paralelinde olduğu müddetçe önem kazanmaktadır. Başka bir ifade ile insan-doğa ilişkisinde, doğa, insanlar için fayda sağladığı müddetçe önem arz eder. İnsan olmayacaksa doğanın ne gibi bir önemi olabilir ki?

Evet, doğanın fayda sağlaması için küresel ısınmanın önü kesilmeli ve bu bağlamda yapılan çalışmalar takdir edilmeli!

İnsan-insan ilişkilerinde ise, bireyler ve dolayısıyla bu bireylerden oluşan toplum ve güçler insanlığa faydalı olma gayreti paralelinde olduğu müddetçe önem kazanmaktadır.

Peki, insanı ve insaniyeti derinden alakadar eden, insanlığı ciddi bir şekilde yıkıma götüren “Küresel Günah” karşısında acaba neden umursamaz bir tavır takınılıyor?

Bu noktada, doğadaki yıkım ve insanlardaki yıkım üzerine bir karşılaştırma gereği duydum.

İnsan ile değer kazanan bir şeyin yok olmaması için küresel güçler birleşip dernekler vb. sivil toplum örgütleri kurdurup önlemler almaya çalışıyor da, neden insanlığı tahrip eden “küresel günah”ın önlenmesi için kimsenin kılı kıpırdamıyor? Yoksa birileri bundan rant mı elde ediyor?

İnsan-doğa ilişkilerinde önemle üzerinde durulan ve insansız hiçbir önem arz etmeyen doğa karşısında önemli olan insan, nasıl oluyor da insanlığı ve insanları yıkıma götüren “Küresel Günah” gibi büyük bir sorun gündeme alınmaz, ikinci plana atılmak suretiyle önemsizleştirilir ve önemsenmez?

Konuya İslamî bakış açısı ile bakılırsa, bir insan kâinatla eşdeğerdir. İslam, bir insana yapılan olumsuz şeyleri kâinata yapmış sayar. Hatta bir insanı öldüreni bütün insanlığı öldürmüş sayan, Kur’ânî hüküm vardır. Kâinatın bir parçası olan doğaya bu kadar önem veriliyorken kâinatın yaratılış sebebi (ille-î gayesi) olan insanınikinci plana atılmasıhayret verici bir durum değil midir?

Bugün hümanizmi savunan gelişmiş öncü devletler, insanlığı bir önceki günden daha kötü bir duruma getirmek için çaba sarf ediyor. Meselenin en acıtarafı da bunun farkında olmamalarıdır. Farkında olmadıklarıgibi insanlığın faydası için çaba sarf ettiklerini iddia ediyorlar. Bu nedenlerden dolayıinsanlığın ne halde olduğu ortadadır. İnsanlık bir tarafta kan içinde yüzmektedir. İşte Halepçe, Filistin, Çeçenistan, işte Irak ve diğer orta doğu ülkelerinin mazisi ve bugünü. İşte Suriye ve yarını meçhuller!

Başka bir tarafta ise açlık ve adaletsizlik çukurlarında boğulmaktadır insanlık. İşte Afrika, Somali, Afganistan, Pakistan, Türkiye ve Mezopotamya...

Ve her nedense bu kötü durum, bir insanı bir kâinata eşdeğer tutan İslam’ın hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşanıyor. Bu ayrıca düşündürücüdür. Bir ağaç için neredeyse kan dökmeye hazır olan şeytanî ruhlarını melek yüzü/maskesi ile kamufle eden otoritelerin gözü önünde ve bilgisi dâhilinde insanlar hatta insanlık katledilirken, hiçbirinin kılı bile kıpırdamıyor. Bir canın bir fidandan daha değersiz hale getirildiğinin göstergesi olarak klişeleşmiş olan “Bir fidan bir can” sözü karşımıza çıkmaktadır. İşte bu noktada ben, Allah tarafından değerli kılındığıhalde insanlar tarafından değersizleştirilen insana acıyorum.

Küresel günah/iktidar; güç olma veya dünyayı yönetmeyi elde edebilmek adına bu yolda her şeyi mubah görme duygusu/algısıdır.

Herkesçe malumdur ki asrımız bu olgu yüzünden birçok sıkıntı yaşamaktadır. Çünkü sıkıntılara değil de sıkıntıların sebebine bakma erdemine vakıf olanlarca görülecektir ki mevcut savaş, açlık ve geri bırakılmışlığın temelinde dahi bu günah yatmaktadır. Savaşan taraflar zayıf olacak ve bu günah sahiplerine muhtaç olacak. Böylelikle tüm değer yargıları ayaklar altına alınacak seviyeye getirilecek ve değerleri kalmayanlara/bırakılmayanlara istediklerini yapabileceklerdir. Hatta o kadar düşecek ki değer yargıları, kardeş kardeşi öldürebilecek, onlar istedi diye. Düşünün bir toplum/devlet şayet değer yargıları formatlanmışsa ne hale gelecektir?

Mevcut güç odakları, iktidarlarına yarayan savaşların davam etmesine “Bu iç meseleleridir” maskesi altında göz yumacak yani; istedikleri yerde savaşı onlar çıkartıp ve “bu iç meseleleridir” deyip, hunharca sırıtarak bu savaşa göz yumacaklar. İstemedikleri yerde ise insanlık kisvesi altına sığınarak hemen müdahil olacaklar.

Evet, olaylara değil de sebeplerine bakma yetisine sahip olanlar bunun farkındadırlar.

Zannımca bu “İktidar olma” veya “Dünyayı yönetme” duygusu, ferdi ve toplumsal günah tanımından çıkıp “Küresel Günah” tanımına girmektedir. Bunun için bu günaha sadece bireyler, toplumlar değil ancak ve ancak “Küresel bir refleks” ile karşı konulabilir.

Hristiyan'ı, Yahudis'i, Müslümanı ve hatta Ateist'i bir paydada birleşmeli ve bu paydayı koruyabilecek bir reflekse sahip olmayı başarmalılar...

Sonuç olarak tüm sorumlulara şunu sormak isterim; ajandanızda, çare bulunması gereken sorunların başında, insan için yaratılmış olan doğanın bozulmasına neden olan küresel ısınma mı var yoksa bizatihi insanı, insanlığı ve (zümnen) kainatı da bozan “Küresel Günah” mı var? Acaba hangisi ilk sırada? Ve ilk sırada olması gereken hangisi? Daha da önemlisi böylesi bir günahın farkında mısınız ve bu günahı tanıyor musunuz?

(Ben bu satırları yazdığımda tarih 06.07.2012’yi gösteriyordu. Bugün tarih 31. 05.2013. Şimdi de bunları söylemenin yeri geldiğini düşündüğümden aynen paylaşıyorum. Bunu neden mi yapıyorum? İster merhamet deyin ister küresel vicdan.)

M. Burhan HEDBİ
YORUM EKLE