Ortadoğu ve Emperyalizmin Siyonist İsrail İçin Önemi

Ortadoğu ile Emperyalizmin Siyonist İsrail için ne tür bir önemi var, nasıl bir ifadeye yer verdiğini görmemiz anlamamız ve de çalışmamız gerekir.

Siyonist İsrail, kurulduğu 1947 yılından beridir ezilen ve de ezen mücadelelerinin kritik bölgesini meydana getiren ve oluşturan Ortadoğu Bölgesinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Emperyalizmin en önemli müttefiki olan, aynı zaman adeta bir Ortadoğu Bölgesinin jandarma konumundadır.

Ortadoğu Bölgesinin dışından bu bölgeye getirilen Yahudi unsurların bu kutsal topraklardan biri olan Filistin'e yerleştirmeleri, toprakların satın alınması ve de en sonunda kendi askeri güç kullanımları sonucunda meydana getirilen, oluşturulan Siyonist İsrail Devleti askeri, kültürel ve de ekonomik gibi tüm açılardan Ortadoğu Bölgesinin geri kalan diğer tüm ülkelerden ayrı olup bunların çıkarlarını da aleyhine varlıklarını sürdürmektedir.

Ortadoğu Bölgesinin ezilen halklarının çıkarları bölgeden, öncelikli ABD olmak üzere Batı sömürgeciliğinin fazlaca bir şekilde uzaklaştırılması üzerindedir. Öyle ki Siyonist İsrail ile Filistin sorunu da aslında tam da bu noktada düğümlenmektedir. Sorun Siyonist İsrail’in bu bölgeye tamamen yabancı ve düşman varlığı olarak konulmalıdır. Tabi stratejik olarak Siyonist İsrail Devleti ve Yahudiler, Ortadoğu Bölgesinde var olmaya devam ettikçe bu sorunun da varlığını korumaya devam edecektir.

Siyonist İsrail sadece Filistin’i sömürgeleştirerek burada zarar veren bir sömürgeci güç pozisyonunda değildir. Hepimizin de gördüğü bildiği ve de izlediği kadarıyla Ortadoğu Bölgesinde gerçekleşen ve de gerçekleştirilen ezen ve de ezilen çatışmalarında dolaylı ya da fiili olarak emperyalizmin yanında almış ve de katılmıştır. Siyonist İsrail’in kuruluşundan itibaren tarihi bölgedeki Arap ulus devletleriyle, ilerici emperyalist rejim ve de bu hareketlerle mücadelenin, savaşın tarihidir.

Burada şunu da gözden kaçırmamamız gerekir. Siyonist ideolojinin yayılmacı içeriği politikası ile emperyalizmin saldırgan sömürücülüğü arasında da inanılmaz derece de çok uyumlu bir örtüşme görülmektedir. Siyonist İsrail, bu noktada emperyalizm için Ortadoğu Bölgesinde vazgeçilmez bir unsur ve de silah olarak varlığı muhakkak desteklenmesi gereken büyük bir silahlı güçtür.
Siyonist İsrail denildiği zaman, Ortadoğu Bölgesinin kontrol altında tutulması manasına gelmektedir.

Siyonist İsrail, Ortadoğu Bölgesinde ki Ülkeler üzerinde kendi kontrolünü oluşturmak istemektedir.

Hepimizin bildiği gördüğü ve de her zaman göreceği bir şeyi ifade etmem gerekir ki o da şudur; Siyonist İsrail, Ortadoğu Bölgesi Ülkeleri üzerinde kendi askeri üstünlüğünü korumak amacıyla büyük ve çok ciddi çaba harcamaktadır. İsrail’in ordusu Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) teknik ve de ekonomik desteği ile kurulmasıyla birlikte bölgenin en gelişmiş ve de en önemli güçlerinden birini meydana getirmiş olup, bu büyük ve de güçlü yapılanmayı oluşturmaktadırlar. Tabi bu askeri gücün en önemli ve de stratejik ayağını oluşturan da hiç şüphesiz ki Siyonist İsrail’in nükleer silahlara ciddi manada sahip olmasıdır.

Şöyle ki Siyonist İsrail coğrafyası, İran ve Arap Ülkeleri tarafından adeta kuşatılmış bir konumuyla ve de bunlarla karşılaştırılmayacak kadar da çok az olan nüfusuyla aşamayacakları bir güvenlik sorunu içerisinde durmaktadır. Bu durumun da İsrail’e, kendi varlığını sürdürebilmek için bu dengesizliği kendi tarafına, kendi lehine bozacak adımlar attırmaktadır. Tabi bu farklılıkları en başında da nükleer silah geliyor.Siyonist İsrail, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve diğer Batı Ülkelerinin destekleriyle yaklaşık olarak yirmi seneden beridir nükleer silahlara sahip konumdadır. Tabi son zamanlar da yaşanan ve yaşanmakta olan gelişmelerle birlikte İran Ülkesinin nükleer silah sahibi olma çabasını da bu yönden değerlendirmek gerekir.

Tabi bu nükleer gücünde caydırıcılığı olan İran Ülkesinin kendisini olası bir Siyonist İsrail, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere eksenli saldırılar karşısında belirli bir seviyede kendisini güvene alması anlamına gelecektir. Şu da bir gerçektir ki bugüne kadar Ortadoğu Ülkeleri arasında, daha çok Güney Asya'nın içerisinde olan Pakistan Ülkesini söylemezsek, nükleer silahlara sahip olan, dolayısıyla da askeri anlamda Siyonist İsrail’e karşı da gerçek bir restleşmeye gidilen ülke yoktur.

Tabi şunu da görmemiz gerekir ki Siyonist İsrail’in, Arap Ülkeleriyle daha öncede girdikleri bütün çatışmalardan başarılı sonuçlar elde etmiştir. Bu Arap Ülkelerinden olan Güney Lübnan'ın bir kısmını, Suriye coğrafyasına ait olan Golan Tepelerini ve de Filistin’i kontrol altında tutmaktadırlar. Burada da çıkarları emrettiği doğrultuda bu bölgelerdeki askeri varlıkları da rahatlıkla kullanarak çeşitli operasyonlar gerçekleştirmekteler ve aslında bölgenin bütün güçlerini ellerinde tutup, kendi kontrolleri doğrultunda kullanmaktadırlar.

Sömürünün fazla olduğu, sömürgecilikle ezilenlerin arası karşıtlıkları ve bu mücadelelerin Ortadoğu coğrafyasında özellikle Filistin’de yaşanılan ve de yaşanmakta olan her gün Siyonist İsrail’in varlığıyla ortaya çıkıyor olması da Yahudilerin ve de İsraillilerin karşıtlığını bütün Ortadoğu coğrafyasına yaymaktadır.Tabi bu saydıklarımızdan bazıları doğal bir durum olarak karşılansa da işin doğal olmayan boyutu da vardır. Amerikan karşıtlığını ve de antiemperyalizmi unutan, önemseyen sadece Siyonist İsrail’i dikkate alarak, bütün dünyayı ve de emperyalistleri Siyonist İsrail’in yönettiği tezleri de ortaya atılabilmektedir. Tabi bu tezlerinde emperyalist merkezlerce hedefleri şaşırtma ve ideoloji bulanıklıklar için ortaya atılması da çok önem arz eden gerçeklerdir. Öyle ki bu akımın etkisi ülkemizde de kendisini göstermiştir. Bu yanlışlara da düşmemek için Yahudilik ile Siyonist İsrail meselesini tarihsel kökleriyle birlikte soğukkanlılıkla araştırılması ve ele alınması gerekmektedir.

Sonuç olarak;

Siyonist İsrail’in Ortadoğu Coğrafyasının ekonomik, tarihsel tüm dokusuna karşı konumlanmış ve de yapay olacak bir şekilde emperyalizmin adeta bir ajanı olarak yerleştirilmiş olan büyük güçtür. Emperyalizm için çok kıymetlidir ve o coğrafya da ciddi bir askeri varlık olarak da tutulmalarına özen göstermektedirler. Tabi ortaya şöyle bir şey de çıkmaktadır ki her zaman da devam edeceği görülmektedir. Bu coğrafyanın bütün ezilenleri burunlarının hemen dibinde bulunmakta olan tehditlerle her gün karşı karşıya kalmaktadırlar.

Görülmesi gereken başka bir şeyin de Siyonist İsrail’in kontrolcü ve de yayılmacı stratejisinin sonuçlarıdır. Siyonist İsrail, izlediği o farklı stratejinin sonucunda bir saldırı üssü olmasının dışında, aslında saldırıları da kendi üzerine toplamayı başaran bir merkezde olabilmiştir. Bundan dolayıdır ki kendi güvenliğini sağlamak amacıyla bütün Amerikancı ve işbirlikçi güçlerle beraber ciddi tavır almaktadırlar. Tabi Türkiye Cumhuriyeti Ülkesinin de içinde yer aldığı bölge ülkelerinin işbirlikçi yöneticileri Siyonist İsrail karşısında takındıkları o uzlaşmacı tutumlarıyla Siyonistlerin konumunu daha da sağlamlaştırıyorlar.

Siyonist İsrail’in her koşul ve şartlar altında Ortadoğu Coğrafyasında var oldukları tüm zamanlarda, sürecin ezilenlerin aleyhine işlemeye devam etmekte ve de her zaman işlenmeye devam edecektir. Tabi bunların yaptıkları şeylere son vermenin tek bir yolu vardır. Topyekün Emperyalizme karşı mücadeleci örgütlerin oluşturulması,Batı Metropollerini mutlak yıkımlara uğratma stratejilerinin bir kural olarak benimsemesi gerektiği gibi Ortadoğu Coğrafyası mücadelesi açısından da Siyonist İsrail’in tam yıkıma uğratılarak, Ortadoğu Coğrafyasından çıkarılması gerekmektedir.

Bütün ezilenlerin Filistin, Suriye, Lübnan, Irak, İran, Türkiye ve diğer bütün Ortadoğu Ülkeleri ekseninde oluşturulması gereken cephelerin Siyonist İsrail’e karşı konumlama açısından da belirleyici bir önem kazanacağını düşünüyorum.

Siyonist İsraillilerden, Katil Amerikalılardan, Hırçın İngilizlerden, Barbar Fransızlardan temizlendiği bir Kutsal Ortadoğu Coğrafyası ve de güzel bir dünya olması dileğiyle...
 


“ Mehmet KIZILKAYA “
 
 
 
    
YORUM EKLE