Seçim güvenliği kavramı bu bakış açısıyla ele alındığında “seçime ilişkin değerlerin korunması” olarak ta tanımlanabilir. Adayların, sandığın, seçmenin ve seçmen tercihinin güvenliğini (yani seçmenin özgür iradesini sandığa yansıtabilmesini) geniş bir izleme ve kontrol çerçevesinde ele alınmalıdır.
Oysa şimdiye kadar seçim güvenliği denildiğinde sadece oy ve sandık güvenliği akla gelmekte ve seçim gününün güvenliğini, merkezden yönetmeye yönelik bir güvenlik anlayışı hâkim olmaktaydı.
Seçim Güvenliği Kavramı Nasıl Yorumlanmalıdır?
Yukarıda bahsedildiği gibi seçime ilişkin değerlerin korunması, sadece bir günlük tedbir ile sağlanabilecek bir güvenlik türü değildir.
Eskiden seçim güvenliği denildiğinde ilk akla gelen adayın güvenliği idi. Seçilmek üzere aday olan şahıslara yönelik suikast, kaçırma ve tehdit gibi suçlardan korunması temel amaç idi. Daha sonraları seçimlere hile karıştırılmaması için sandıkların ve oy pusulalarının güvenliği de öne çıkan bir değer olarak ortaya çıkmıştır.
Oysaki günümüzde seçmenin siyasi tercihini özgürce kullanabilmesi de önemli bir değer olduğundan seçmen tercihinin güvenliği de seçim güvenliği konseptin de değerlendirilebilir.
Baskıcı örgütler ve otoriter topluluklar vatandaşa: “Oyunu kullanacaksın, filan partiye de oy vereceksin, mühürlü pusulanın resmini de cep telefonuna çekip bana göstereceksin.” şeklindeki tepeden inmeci uygulamalar, nasıl ki seçim güvenliğini tehdit eden açık bir durum ise bu tehdidi saptayarak seçmen tercihinin güvenliğini tesis etmek de bir o kadar zor bir mücadeledir. Örneğin: Jakoben örgütlerin tehditti ile değişik zamanlarda halkı ve esnafı korkutmalar, sandık başındaki psikolojik baskılar, sandıkta görevli parti temsilcilerinin mahalle baskısı vb yarı tehditsel bakışlar, değişik zaman, tarih ve mekânlarda resmi güvenlik vasfı ile vasıflandırılanların alenen gösterdikleri baskılar birer örnektir.
Örgütlerce organize edilen legal ve illegal etkinliklere katılmaya zorlanan kitlelerin özgür iradelerini seçim sandığına yansıtabilmeleri çok da kolay olmamaktadır. Ülke genelini göz önüne aldığımızda, eylem ve söylemlerle korku atmosferini yayanlar, toplumsal kutuplaşmaya itilen insanların demokratik tercihini özgürce sandığa yansıtmalarını çokta kolay hale getirmemektedir.
Bu amaçla seçim güvenliği, sadece seçim gününü temel almamalı; oy ve sandıkların korunması ile sınırlandırılmış bir çalışma olarak ta görmemeliyiz. Belki üç aylık, belki 6 aylık, belki de, 1 yıllık geniş bir perspektif dâhilinde güvenlik stratejileri ile ele alınmalıdır. Terör eylemleri, öğrenci olayları ya da sendikal hareketler kullanılarak toplumsal huzur ve güvenliğin her seçim öncesi sabote edilmeye çalışıldığı dikkate alındığında; toplumsal huzur ve sükûneti tesis etmek ya da korumak da seçim güvenliğinin bir parçası olarak algılanmalıdır.
Güvenlik her hangi bir düzeyde ele alınmak üzere izole edilemez, çünkü tüm güvenlik seviyeleri birbirleri ile ilişkilidir ve bu nedenle birbirinden soyutlanamaz (Baldwin, 1997: 7) Bu perspektiften değerlendirildiğinde seçim güvenliği, illerde sadece bir- iki birimin görev alanı ile sınırlandırılmamalıdır. Terör, asayiş, kaçakçılık, organize suç gibi diğer türlerinin de doğrudan ya da dolaylı olarak seçim güvenliği etkilediğini bilmek lazımdır. Seçim güvenliği interdisipliner bir alan olarak görülmeli ve farklı birimlerin eş güdüm içerisinde çalışması ile tesis edilmelidir.
Halk, kendi özgür iradesini sandığa yansıtabilmek için, aday tespitinden tutunda propagandanın yapılması ve oyların kullanılmasına kadar gelebilecek doğrudan veya dolaylı baskılara karşı her türlü tedbirin alınması, toplu oy kullanmanın önüne geçilmesi, sandık seçim tutanakların geçerliği ve güvenliliğinin sağlanması, küçük yerleşim birimlerin merkeze taşınması, oy kabinlerine fotoğraf makinesi, cep telefonları sokulmaması, seçim görevlilerin iyi eğitilmesi, sandık çevresinin güvenliği, sandık görevlilerinin psikolojik baskı yapmamaları, oy kullanma esnasında etrafın boşaltılması, işi olmayanın ve oylarını kullanan kimselerin sandık çevresinden uzaklaştırılması gibi temel tedbirler alınmalıdır.
Özet ve Sonuç
Gelişmiş toplumların en bariz özelliği kentleşmenin kalitesi ile ölçülür. Kaliteli bir kentleşmenin yolu da bunu sağlayabilecek kalitede bir belediye başkanı ve onun oluşturacağı ölçüde; kaliteli bir ekipten geçer. Ekip çalışmasına ve istişareye önem verecek, beraber çalışacağı ekibi akli ve vicdani ölçülerle belirleyecek bir belediye başkanının şehre apayrı bir dinamizm ve heyecan katması kaçınılmazdır.
Yerel dinamiklerin hayata geçirilmesi için yerel merkezlerin belirlenmesi, İlçe -belde bazında sosyolojik, kültürel değerlendirme neticesinde toplumsal hiyerarşinin haritasının çıkartılması ve yerelin en geniş manada temsiliyetini sağlayacak bir belediye meclisinin oluşturulmasında fayda görülmektedir.
Vatandaşın oyunu kullanırken hiçbir şekilde değişik baskı grupları tarafından tehdit edilmemesi, iradesini tarafsız ve müdahalesiz şekilde istediği yere yansıtması için gerekli tüm önlemlerin alınması halinde şaibesiz ve güvenilir bir seçim gerçekleşmiş olacaktır.
Dört yazı biçiminde sunduğumuz USTAD “Mardin Yerel Seçimler Stratejisi” Raporu özelde bölgenin, genelde tüm Türkiye’nin demokrasi kültürüne çok küçük bir nebzede, katkı algılamasına dönük bir farkındalık etkisi oluşturmuşsak; kendimizi başarılı sayacağımızı deklare edeyim
Uluslararası Stratejik Tahlil ve Araştırmalar Merkezi (USTAD)’ın hazırladığı “Mardin’ de Yerel Seçimler” ile ilgili çalışma, komisyon tarafından hazırlamıştır.
Katkı sunanlar:
Mehmet Timurağaoğlu,
Ahmet Akgül,
Osman Yıldız,
Veysi Demir