Bütün samimiyetimle soruyorum, Kobanê’de hunharca, vahşice öldürülen bu kadar kadın-çocuk şayet Gazze’de öldürülmüş olsaydı, Müslümanlar yine bu kadar tepkisiz kalacaklar mıydı? Ya muhafazakâr-mütedeyyin STKlar nerede?
Bu nasıl İslam kardeşliği, şimdi Kürdleri anladınız mı?
Şimdi, İslam kardeşliğinden dem vurup bana “ırkçı” diyeceğinizi biliyorum. Zaten Kürd ve Kürd hakkından söz eden herkes ırkçıdır nazarınızda. Çünkü kıstasınız İslami değil ırkîdir. Zira ırkçılığı İslamî değil kendinizce tanımladığınızı biliyorum. Ve yine biliyorum ki; O zaman şunu rahatlıkla dillendirebiliriz!
Merhaba "Kardeşlerin İslamı"
Nerdesin İslam’ın Kardeşliği(!)
Ümmet tasavvurunun mefkûresinden uzaklaşanlar, ırkçılığın içinde eridiklerinden kendi varlıkları dışında bir varlığın iddiasını ırkçılık olarak algılarlar. Bu bağlamda var olan sunî-yapay ve gayri tabii olan sınırların kalkmasından yana olan biri olarak; şayet var olan sınırlar mevcudiyetini koruyacaksa veya her ulusun bir sınırı olacaksa Kürd ulusunun da bir sınırı olmasının kaçınılmaz bir hak olması gerektiğini düşünüyorum.
“Ayrımcılık yapıyorsun” diyeceğinizi de biliyorum fakat ben de; sizin ırkınızdan olduğu için İslam coğrafyasının bu kadar devlete ayrılmasına ses çıkarmayıp rıza gösterdiğinizi biliyorum.
Coğrafi bir birlik ve birliktelik için önceden gerçekleşmesi gereken zihinsel bir birliktelik olması gerektiğini biliyorum, onun için bunları söylüyorum.
Yakın tarihe bakıldığında; Kıbrıs gazisi olan Kürd, Mavi Marmara şehidi olan Kürd, Yemen gazisi olan Kürd, Çanakkale şehidi olan Kürd, hatta Kore gazisi olan da Kürd.
Biliyor musunuz ki Ortadoğu coğrafyasında kendi halkı hariç kimin için ölürse şehit ilan edilen bir halk vardır. Arap halkı için öldüğünde şehit, Fars halkı için öldüğünde şehit, Türk halkı için öldüğünde şehit olan fakat kendi halkı için öldüğünde “terörist” ilan edilen tek halk Kürd halkıdır(!) Kardeşlerimizin hak ve hukuku için ölelim, buna bir şey demiyorum.
Peki, ne istiyor bu Kürdler(!)
Bugünlerde birçok Kürd gencinden bunu duyuyorum: “Arap, Farıs ve Türk kardeşlerimizin hak ve hukuku için ölelim, buna bir şey demiyoruz. Kardeşlerimiz için karşılıksız ölelim, kardeşlerimiz bizim için ölmüyorlarsa sitem etmeyiz onlara ama kardeşlerimizden de bir isteğimiz var: Kendimiz için öldüğümüzde bari bize ‘terörist’ demesinler. Bizi batının kucağına düşmekle itham edenler, bizi ‘kucaklarına’ mecbur bıraktıkları A.B.D, İngiltere ve batıyla olan kendi ilişkilerine de bir baksınlar. Ayrıca Kürdlerin yüzlerini batıya dönmelerinde Türk, Arap ve Farıs halkalarının payı ne kadardır acaba?” diyorlar.
Arap halkı için öldüğünde şehit, Farıs halkı için öldüğünde şehit, Türk halkı için öldüğünde şehit olan fakat Kürd halkı için öldüğünde “terörist” ilan edilen Kürd halkının çilesi ne zaman bitecek. Zira biliyorum ki bu çile bitmeden ne ümmet ne de orta doğu coğrafyasının bırakın birlik ve dirliği, huzurlu bir hayat yaşaması bile mümkün görünmemektedir.
Hiçbir etnik kimlik diğer bir etnik kimlikte eritilmeden, Arabın hikmeti, Türkün siyaseti ve Kürdün cesareti birleştirilebilinse, Ortadoğu yaşanabilir bir yer olur yoksa tüm yer üstü ve yer altı zenginliğine rağmen Ortadoğu coğrafyası bugün olduğu gibi istikbalde de içinde barındırdığı halklara cehennemi bir hayat vermekten öteye gidemez.
Ey beni ırkçılıkla itham eden ve İslamcı geçinip ümmet anlayışının ne olduğunu kavrayamadan ümmetçiliği savunduğunu iddia edenler! Ensar ile muhacir kardeşliğinin hangi temeller üzerinde inşa edildiğinden habersiz “kardeşlik” naralarını atanlar! Şayet Ortadoğu coğrafyasının egemenleri olan Araplar, Türkler ve Farıslar İslamiyeti ve İslam kardeşliğini gerçek olarak yaşa(t)salardı-yürütselerdi belki de bugün bunlar yaşanmıyor olabilirdi. Çuvaldızı kendinize iğneyi Kürdlere batırın! Artık Kürdlerin, Türklerin, Arapların, Sünni ve Alevilerin ve diğer tüm etnik ve mezhep gruplarının birbirini yok saymadan ve birbirine hakaret etmeden tartışabilecekleri ve birbirini eleştirebilmelerinin zamanının geldiğini düşünüyorum.
Ümmetin yetimleri olan Kürdler, artık üvey çocuk olmaktan çıkarılmalıdır. Yetimini koruyamayan bir ‘Ümmet’ (!)
Ortadoğuda Arap müsülman, Farıs müsülman, Türk müsülman sıra Kürd'e gelince sadece müsülman(!) Ve işte tüm sorunlar bu problemli anlayışın egemen olmasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Şayet sadece İsrail, ABD vatandaşı veya Batının insanları dokunulmaz olmasın, Burma'da, Arakan'da müslümanlar, Uygur Türkleri, Şengal'de Êzîdîler, Ortadoğu’da Kürd, Arap, Farıs ve Türk halkının onuru da onlarınki gibi dokunulmaz olsun, kadınları tecavüze uğramasın istiyorsak bu sakat düşünceden bir an önce uzaklaşmalıyız. Yeter(!)
Peki, ırkçılık nedir, bilir misiniz?
Kendini ırkını üstün görmen ve haksız da olsa ırkının yanında olmandır.
İslam’ın ırkı yoktur, ahlakı vardır.
Aynı ırktan olmak değil aynı ahlaktan olmak önemlidir. Birleştirici faktör olan ırk değil ahlaktır. Habeşîyi, Farisîyi, Kürdîyi, Rumiyî ve diğerlerini birleştiren, ırk değil o ahlaktı.
“Kendine istediğini kardeşin için de istemedikçe iman etmiş olamazsınız” prensibi Ensar ve Muhacir kardeşliğinin üzerine inşa edildiği prensiplerden sadece bir tanesidir.
Sadece iyi şeyler düşünerek iyi olunmaz, düşündüğünüz iyi şeyleri pratiğe yansıttığınız kadar iyisiniz.
Kendi milli çizgilerini İslamın çizdiği sınırlar gibi yansıtanlar var. Bunlar İslam kisvesi altında milli heveslerini gizleyip başka milletlere de milliyetçilik ve ırkçılığın haram olduğunu, milliyetçilik algısının ümmete zarar vereceğini söylerler. Fakat bunların İslami hassasiyetleri kendi milletinin kırmızıçizgilerine kadar sürer. Onlar için İslam oraya kadardır, öteye geçirmezler. İslam onlar için bir basamak ve kalkandır. Kendi milletleri için yaptıkları milletperverliği, vatan sevgisini ve devletlerinin kutsallığını överken; kendi milletleri dışında bir milletin milletperverlerini de 'İslami referansları' baz alıp ırkçılıkla itham ederek acımasızca eleştirirler! Artık bu klasik koddan çıkmalıyız... Kafamızda ve kalbimizde oluşturduğumuz ırksal ve mezhepsel tüm ‘putları’ bir bir kırmadıkça tahkiki imana varmamız zordur. İşte bundan ötürüdür ki asrımızda İslam coğrafyasında tüm yollar çıkmaza varıyor; arzu edilen birlik, huzur ve barışa bir türlü ulaşılamıyor.
Peki, bunları niçin söylüyorum?
Niçin söylediğimi söyleyeyim.
Bugün coğrafyamızda birileri bir fırtına kopartmıştır. Bu fırtına sıradan bir fırtına değildir. Şayet bizler, ne gibi tedbir(ler) almalıyız, neler yapmalıyızı düşünmeye başlamazsak, bu fırtınanın sonucu çok daha kötü olacaktır. Zaman gelecek kendisi için savaştığınız kardeşinizi de öldürebilirsiniz. Bunun tanıklığını yapan biri olarak bunu söylüyorum. Bununda artık farkına varmalıyız. Durum bu kadar vahim(!)
Selahaddin-i Eyyubinin torunu olarak, bize miras bıraktığı birlik, vifak ve ittifakı bitirmek üzere olduğumuzu ve iflasın eşiğinde olduğumuzun farkında olduğum için artık sitem ediyorum.
Ortadoğu’da herkese eşit olacak hakları içeren “Kardeşlik Hukuku” eksenli bir barış sağlanmalıdır. Buradan bir kere daha kendini aydın ve barıştan taraf sayan tüm muhataplara çağrıda bulunuyorum. Şayet Ortadoğu coğrafyasında herkese eşit hakları içeren “Kardeşlik Hukuku” eksenli bir barış sağlayamazsak; sadece Kürtler Türkleri, Türkler Kürtleri, Araplar Türkleri veya Farsları öldürmekle kalmayacak, Kürtler Kürtleri, Araplar Arapları, Farslar Farsları ve Türkler Türkleri öldürmeye başlayacaktır. Bununla beraber bu coğrafyanın kadim halkları olan bizler, kendi sorunlarımıza çare ve çözüm bulamazsak kimse bize çözüm sunmaz ve halimize acımaz!