KIRIM DA RUS RULETİ

Kiev’de yaşanan olaylar yavaş yavaş Kırım’a kaymaya başladı. Zira Ukrayna özelde Kırım uluslararası mahiyete sahip bir bölge. Çünkü bölgenin Türkiye ile olan tarihsel ve kültürel bağları, Sivastopol’da Rus filosunun varlığı ve Ukrayna gerçeği, Kırım’ın önemini ön plana çıkarmaktadır. Dünya kamuoyu ise Ukrayna’nın Avrupa Birliği ve Rusya’dan hangisine yakınlaşacağını merakla bekliyor. Ukrayna’nın konumu, AB için ne kadar önemli ise Rusya’nın yakın çevresinde etkili olma hedefi ve Avrupa’ya nüfuz etme stratejisi açısından da önemlidir.
Hatırlamak gerekirse ilk kıvılcım, Ukrayna hükümetinin Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşması sürecini askıya aldığını açıklamasıyla başladı. Rusya ve Batılı ülke çıkarları arasında sıkışan Ukrayna, bu düzlemsel çıkar rotasında hangi tarafta olması gerektiğini belirleyememiş; “Güçler Dengesi” olgusunu da başarılı bir biçimde uygulayamamıştır. Ukrayna’nın Doğu bölgesi kararlılıkla Rusya hegemonyasını işaret ederken, Batı bölgesi ise gelişmenin ve refahın kapısı olarak gördükleri Batı’nın tek çıkar yol olduğu kanısındalar. Bu iki farklı görüş ve tutum, stratejik önem arz eden Ukrayna için kargaşaya hatta çatışmaya dönüştü.
Son dönem Rus Dış Politikasında, Ukrayna’nın tekrar kazanılması için kan dökmeye bile razı bir rota çizilmesi, Ukrayna’nın Rusya için ne kadar önem arz ettiğini gün yüzüne çıkarmış oluyor. Çünkü Karadeniz filosunun bölge hakimiyeti için önemi ve Doğu Avrupa’nın kontrolü bölgenin kaderiyle yakından ilgili. Her fırsatta arka bahçesi konumundaki Kafkasya’ya muhtemel Batılı ve ABD girişimini bertaraf edecek politik çalışmalara yoğunlaşan Kremlin politika yapıcıları, son dönem politika argümanı olarak güçlü bir Avrasya ancak Rusya güdümünde gerçekleşebilir tezini hayata geçirmeye başlamıştır. Güney Kafkasya’da 2008 Rus – Gürcü anlaşmazsızlığı ve ardından Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi ile sonuçlanan bu süreçte Rusya yeni dış politikasını hayata geçirme fırsatı elde etmiştir. Bölgedeki tek egemen güç olarak Rusya’yı uzun bir süre göreceğimiz aşikardır. Eski demir perde ülkeleri üzerindeki vesayetini ve gölgesini en şiddetli şekilde sürdürmeye devam eden Rusya, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra resmi olarak işgal edemediği toprakları ekonomik ve siyasi olarak kuşatarak kendine bağlı yönetimler oluşturmaktadır. Ancak Rusya’nın bölgede savaş ilan etmek ve 2008 yılında Abhazya ve Güney Osetya örneğindeki gibi doğrudan işgal suretiyle hegemonyasını devam ettirmek istemesi uluslar arası toplumda meşruiyetini sorgulatacaktır.
 AB açısından da önemli olan Ukrayna, Rusya ile Avrupa arasındaki enerji nakil hatlarının geçiş bölgesindedir. Rusya’nın Avrupalı ülkelere enerji ihraç ettiği nakil hatlarının %80’i Ukrayna topraklarından geçmektedir. Gerek enerji güvenliği açısından gerek ticari menfaatleri ve gerekse Karadeniz havzasıyla etkileşime girme hedefi kapsamında önemli bir aktör olarak değerlendirilen Ukrayna için AB’nin sessiz kalması beklenemez. Zira AB bakanları "hiç bir koşul şu anda tanık olduğumuz baskıları mazur gösteremez" demeleri ve AB dışişleri bakanları olağanüstü toplantısı sonrasında konuşan Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, bakanların son şiddet olayları karşısında "hoşnutsuzluklarını" ifade ettiğini ve "iç baskıda kullanılabilecek ekipmanların ithalat lisanslarının askıya alınması" üzerinde de anlaşmaya vardıklarını belirtti. Bunun yanı sıra İtalya Dışişleri Bakanı Federica Mogherini, iç karışıklık yaşanan Ukrayna'nın bölünmesinin, olabilecek en kötü senaryo olacağını ve kesinlikle bundan kaçınılması gerektiğini söyledi.
Kırımın Statüsüne bakacak olursak; Kırım bölgesi 1954 yılında Sovyet Rusya tarafından Ukrayna'ya verilmiştir. O dönemde Ukrayna da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin parçasıydı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Ukrayna'nın toprak bütünlüğü 1994 yılında Rusya, ABD, İngiltere ve Fransa tarafından garanti altına alındı. Bölgede yaşayan Kırım Türkleri ise Osmanlıdan günümüze kadar geçen sürede bu bölgenin en kadim halklarından biridir. Baskılara maruz kalan Kırım Türkleri Soğuk Savaş boyunca Kırım’dan sürgün edilmiş ve azınlık durumuna getirilmişlerdir. Kırım, mimarisi ve kültürel arka planıyla bir Osmanlı vilayetidir. Bu bağlamda Kırım’ın statüsü sadece Rusya’nın ve AB’nin inisiyatifinde olmamalı ve statü konusunda geniş bir toplumsal uzlaşma sağlanmalıdır.
Bu kriz, bölgesel ve uluslararası boyutu olan ve aslında jeopolitik dengeleri sarsan bir hadisedir. Tarihsel olarak Doğu Avrupa’da stratejik mücadele halinde olan Rusya ve Batı, Ukrayna üzerinde yeni bir güç dengesine başlamışlardır. Rusya’nın daha da militarize olması sadece Doğu Avrupa’yı değil Baltıkları, Kafkasları, Orta Asya’yı etkileyecek “jeopolitik depreme” yol açabilir. Çünkü bölgenin, uluslararası arenada önemini ve stratejisini gösteren bir başka husus ise Rusya parlamentosunun, Rus ordusunun Ukrayna'da görev yapmasına onay vermesi üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, Avrupa Birliği dışişleri bakanlarının ve NATO’nun toplanma kararı almaları dikkatle takip edilmesi gereken adreslerdir.

YORUM EKLE