Irak Kürdistan’ı Türkiye Kokuyor (1)

         Geçen hafta bir grup eğitimci, yönetici ve iş adamları ile beraber Irak Kürdistan’ın da inceleme ve gözleme dayalı bir yurt dışı gezine iştirak ettik.

      İlk defa Irak Kürdistan’ına gideceğimden dolayı; meraka, heyecana ve Kürtlerin 80 ve 90 ‘lı yıllarda çektikleri acıların ardında nasıl bir gelişim ve dönüşüm içinde olduklarını dair beynimin septik köşelerinde soru işaretleri vardı. Tüm acılara rağmen o coğrafyada yaşayan insanların kendi kültürlerine, değerlerine ve evrensel kriterlerin sosyal yapıları üzerindeki yansımalarını ve bu yansımaların oluşturduğu müdahalelerin etkilerini görme fırsatını yakaladık.

***

     Cizre’de, Ahmedî Hani’nin de eserlerinde yer verdiği, Memu û Zîn'in yaşadığı toprakları gezdik. Hem Zîn‘nin, hem de Memo’nun yattığı türbeyi gezdikten sonra Habur sınır kapısına doğru yol aldık. Türkiye Gümrük kapısı ile Irak bölgesel Kürt Yönetimi kontrolündeki sınır kapılarında giriş ve çıkışlarda yaşanan eski keşmekeşlerin yerini; kontrollü ve düzenli bir giriş-çıkış uygulamalarına rastladık. Tüm işlemlerimiz, bilgisayar ve online üzerinden yapıldıktan sonra Irak Kürdistan’ına geçtik.

     İlk göze çarpan Federe Kürt yönetimi ile Merkezi Irak Hükümetinin bayraklarının yan yana dalgalanması idi. Federe Hükumetinin sınır kapısına girer girmez; yere çöp atmanın cezası 50 dolar olduğunu öğrenince, tüm arkadaşlarda tedirginlik havası hâkim oldu. Lakin güzel bir uyguma; şehirlerimizin çöpten geçilmediği şu günlerde, bu ‘ uyarı ceza tabelasını’ görünce aynı tedirgin havasına bürünmediğimi itiraf edeyim.

    Duhok’u transit geçtikten sonra (Bu arada Duhok ilgili bilgileri daha sonra anlatacağım) saat 11.30 civarında, geceyi geçireceğimiz hizmet okuluna vardık. Işık Koleji,1994 yılında ve o zaman milletin kaçtığı bu coğrafyada, bazı gönül insanları tarafından kurulmuş ve eğitim-öğretim hizmetine kazandırmışlar. O günden bu yana, Irak Kürdistan’ın da, 24 adet okul yapılmış ve 13 bine yakın öğrenci, bu okullarda eğitimlerine devam etmektedir. En son bir Üniversite açılmış ve 2 bine yakın üniversite öğrencisi lisans eğitimini almaktadır. Kürdistan’da mühendislik, doktorluk ve diş hekimliği en fazla revaçta olan meslekler grubundadır. Bu yüzden tüm üniversiteler bu bölümlere ağırlık vermektedir.

     Devlet üniversitelerinin yanı sıra Lübnan, Amerikan, Alman devletlerinin okul ve Üniversiteleri de yaygın bir şekilde ve düzenli bir eğitim kalitesini tutturma çabası içindedirler. Tatlı bir rekabet havasında öğrenci alma ve kapma faaliyetlerine rastlıyoruz.

    1988‘ler den beri acısını   hissettiğim yer olan, bu coğrafyada yaşayan her insanın mutlaka gidip görmesinin gerekliğine inandığım ve yaşanan acıların büyüklüğüne tanıklık etme arzusunu hep içimde taşıdığımı belirtikten sonra Halepçe ‘ye doğru yola koyulduk. İran sınırındaki helepçe şehri, kimyasal bombalara maruz kaldığından dolayı, olduğu gibi terk edilmiş, yerine taze (yeni) bir Halep’çe inşa etmişler. Hem Sorani, hemde Berzani tarafı, daha yeni yeni sahiplenmeye başlamış. Birçok genç bu kenti hala görmemiş bile. Dinini ve kitabını bilen, gelenek ve göreneklerine bağlı insanlar, ilkokula giden tüm kız çocukların başı beyaz eşarp ile örtülü, çalışkan ve üretken insanların yaşadığı küçük şirin bir şehir.

     Yaşanan acıları Müzeye dönüştürmüşler, Kimyasal Ali’nin idam fermanının imzalandığı kaleminin bile sergilendiği bu müzeyi çok düzenli ve temiz tutmaya çalışıyorlar. Acılarına hürmetten gelen insanlara iyi davranıyor ve saygı ile karşılıyorlar.  Katliamda anne babaları şehit olan ailelerin çocuklarını, güvenlik görevlisi ve sorumlu memur olarak görevlendirilmişler. Hizmet’in Halepçe‘de de bir okulu var ve yaptığı seviye tespit sınavı sonucunda; kontenjana giren tüm öğrencileri ücretsiz okutmaktadırlar.

     Gezi notlarımın önemli bir kısmını diğer yazımda belirteceğimden; şimdilik, güzellikler içinde kalmanızı temenni eder.

        Vesselam Herkese Diyorum.

YORUM EKLE