İNSAN EĞİTİMİ VE TOPLUMSAL CİNSİYET AYRIMCILIĞI

                                    
   Ebeveynlerin çocuğun yeteneğine, olumsuz davranışlarına olumlu çabalar içinde olması gerektiğini, ödül ve ceza dozunu iyi ayarlayıp, bireyin kendini sorgulamasına fırsat tanımalı.Çocuğu hemen peşin yargılayıp, hedef tahtasına oturtulmamalı.Çocuğu sürekli azarlayıp, var olan iletişim bağlarının kopmasına, kendini toplumda ifade etmeme, dışlanmaya kadar götürür.Maksimum seviyede beklenti içine girip, bireyin başarısızlıklarını yüzüne vurma, tüm yeteneklerinin körelmesine sebep olduğunu unutmamak gerekir.Başardığında desteklenip, sevgi gösterilerinde bulunan ebeveynlerin, başarısızlıklarda ise hemen eleştiri oklarını eline almak hata olur.Bireyi yetenekleri ölçüsünde başarılı olabileceği, zekası ölçüsünde yönlendirilmesi önemlidir.Çocuğun istediği mesleği seçme olanaklarını dayatıp, kendi özgür iradesiyle mesleği seçme özgürlüğünden yoksun bırakmak, birey ve aile arasındaki gerilim seviyesini en üst seviyeye çıkaracağı kesindir.
     Her İnsanın bir dünyası olduğunun kabul edip, başkalarıyla kıyaslamamak gerekir.Çocuğun psikososyal gelişiminin karakterine tesir ettiğini söylemekte fayda vardır.Tüm hayatı boyunca akademik başarıya odaklanıp, sosyal, kültürel, psikolojik gelişimleri unutmak sakıncalıdır.Ebeveyn ile birey arasındaki güçlü bağları uzun okul maratonunda başarıyı getiren en önemli faktördür.Bireyi kendine benzetip, davranış ve fikirlerine ambargo koyma, dışlamak bireyin asi ve fevri davranışlarına davetiye çıkarmaktadır.Davranışlarında inişli, çıkışlı seyirleri normale indirgeyip, gençlerin dağınık dönemlerini atlatmasına yardımcı olup, rehberlik etmek gerekir.
     Bireyin motivasyonunu olumlu yönde artıracak pozitif adımlar atılmalı , jest ve mimiklerle sevgi gösterilerini eksik etmemek gerekir.Mutlu ve sevgiyle karşılaşan bireyin hayata ve insanlara karşı sinerji yaratır, değerli bir varlık olarak toplumda yer edineceği kesindir.Sevgiyle yoğrulan insanın, öz saygısı ve benliği gelişeceği aşikardır.Ailesiyle barışık olan bireyin, toplumda sosyalizasyon süresinin hızlı olacağı söylemek yanlış olmaz.
     Aşırı disiplinli, otoriter, serbestçiyetçi yaklaşım yerine, ailede demokratik kanalları açık tutmak, toplumda demokrasinin filizlenip, meyve vermesine olanak sağlayacaktır.
   Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ile kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal haklarından yakın bırakılıyor.Ayrımcılığı sebep olan geleneksel toplum yapısı, erken yaşta evlenme, ekonomik yoksunluk, ev içi emeğinin göz ardı edilmesi gibi faktörleri sayabiliriz.Toplumsal cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmak için, kadının sosyoekonomik yapısını güçlendirmek, istihdamda pozitif ayrımcılık, kadının insan olarak saygınlığını artırılması, kadına uygulanan şiddetin azaltılması, kızların okullaşma oranını artırmak için politikalar geliştirmek, toplumsal statüsünü artırıcı tedbirler almak, kadına fırsat eşitliği ve sorumluluk alanını geliştirmek gerekliliğine vurgu yapmak önem arz ediyor.
      Geleneksel aile ideolojisi ve aile reisliği ile erkeğin evin yegane temsilcisi ve yöneticisi durumunda olduğu bilinmektedir.Diğer yandan kadını “evin hanımı” olmasını meşru hale getirmiştir.Ailenin geçindiricisi olarak erkeği güçlü ve egemen kılmakta, kadını bağımlı hale getirmektedir.Bu da güç dengelerini kadının aleyhine değiştirmektedir.Kadının toplumsal konumundan ötürü eşitsizliklere, ezilmişliğe ve mülkiyet hakkından yoksun bırakmaktadır.Ailede erkek çocuğun ayrıcalıklı, kızların ise ikinci planda tutulduğu da aşikardır.Kızların babasıyla sınırlı ilişkiler olduğu, itaatkar roller sergilemesi gerektiği de bilinmektedir.Toplumda kadının saygı ve otoriteye baş eğiş sembolü haline getirildiği de tartışılmaktadır.Ayakta kalabilme, hayatta tutunmak için tüm şiddet mekanizmalarına maruz kalan kadının, toplumsal barışın ve dengenin timsali olduğunu da söylemekte fayda vardır.
 Yıllarca kadının ekonomik gelir kaynağı, cinsel istismar ve çocuk yetiştirmenin sembolü olarak görüldü.Kadının ailede sosyalizasyon, ekonomik, eğitim, koruyucu, üreme, sevgi ve saygı timsali olduğunu unutmamak gerekir.
   İnsan olarak kadının her türlü hakkının olduğu ve bu haktan faydalanma konusunda toplumsal konsensüs sağlama, duyarlılığın yükseltilmesi çabaları artırmanın önemli olduğuna işaret etmek gerekir.  
      

YORUM EKLE