İktisadi ve sosyal kalkınma planlarının tam bir kalkınma planı olabilmesi için genel olarak eğitim harcamalarını ve özellikle mesleki eğitimin gerektirdiği masrafları en iyi şekilde içermelidir. Çünkü özellikle azgelişmiş ülkelerde, iktisadi ve teknolojik gelişmeyi sınırlayan en önemli tıkanıklık, genel ve mesleki eğitimin yetersizliğinden, teknik sermaye mevcut olsa bile, bunların mevcut nitelikli işgücü tarafından emilememesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, ülkeden ülkeye değişmekle beraber, çeşitli kaynaklardan büyük bir kısmı merkezi hükümet ve mahalli idarelerce sağlanmakla beraber, bir kısmı da özel imkânlardan ve yurt içi – yurt dışı özel fonlardan eğitim alanına akan paraları en iyi şekilde kullanmak gerekmektedir. Bundan dolayı, eğitim bütçelerinin, özellikle iktisadi ve sosyal kalkınmasını planlı bir şekilde gerçekleştirmek zorunda olan az gelişmiş ülkelerde eğitim planlarının gerçekçi tahminlere dayandırılması zorunludur. Eğitim bütçelerinin hazırlanmasında da tahminler, mevcut ve yeni kaydolacak öğrenci sayısına dayandırılmaktadır. Fakat finansman sorunu, karşılanmak istenen ihtiyacın önemli bir yönü olduğu için, bir anlamda, okula devam imkanı sağlanabilecek öğrenci sayısını da tespit edici bir nitelik taşımaktadır. Bunun nedeni, ihtiyaçların finansman imkanlarından daha geniş olması ve çeşitli hizmetler arasında bir seçim yapılması zorunluluğudur (Serin,1979:93)
Okul yönetimi, eğitim yönetiminin sınırlı alanda uygulanmasıdır. Bu alanın sınırlarını, genellikle eğitim sisteminin amaçları ve yapısı çizer. Eğitim yönetimi nasıl yönetimin eğitime uygulanmasından meydana geliyorsa, okul yönetimi de eğitim yönetiminin okula uygulanmasından meydana gelmektedir. Eğitim yönetimi üzerinde yazılan yapıtlar, her türlü okul düzeyine kadar inmekten çok, bütün okulları içine alan sistemlerin çözümleme ve birleşimini konu yapar. Bir toplumdaki eğitim sisteminin amaç yapı ve görevlerini gözden geçirir. Bu sistemin, eğer varsa, felsefesini ve bu felsefenin üzerine kurulduğu değerleri inceler. Bu değerler çerçevesinde, eğitim yöneticisinin davranış biçimlerine ışık tutmaya çalışır. Böylece ortaya koyduğu genel kavram ve süreçlerin çevre ve okul düzeyinde uygulanmasını okul yöneticisine ve onun okul yönetimi hakkındaki bilgi ve becerisine bırakır. Zaten bu uygulama, bir dereceden sonra okul yöneticisinin kendi yetki ve sorumluluğu olmalıdır (Bursalıoğlu, 2013:5).
Örgüt ve yönetim alanında yaşanan bütün dönüşümler kaçınılmaz olarak okulları da etkilemekte, günlük yaşamda bu etkinin çekim alanında olan öğretmen, öğrenci, veli ve sosyal çevrenin beklenti ve ihtiyaçlarına karşılık verebilmek için okul müdürlerinin bu sorunları çözücü bir role sahip olması gerekmektedir. Günümüzde veliler çocuklarının eğitim ihtiyacını daha fazla önemseyen ve buna yönelik tercihler belirleyen, bütçeleri oranında okula katkıda bulunan, yükselen eğitim beklentisine paralel olarak öğretmenlerden ve yöneticilerden hesap soran, kısaca okulda gerçekleştirilen öğretim ve yönetim etkinliklerinin önemli bir paydaşı konumundadırlar. Aynı şekilde öğrenciler de geçmişe göre kendi yeteneklerini daha fazla önemseyen, okul seçimine dikkat eden, sınıf içi öğretimin etkin bir parçası olmaya çalışan, kural dışılığa ve aykırılığa daha fazla katılan, kısacası öğretmen ve yöneticilerin hâkim ve geleneksel rollerini sorgulayan, zorlayan ve aşındıran bir konumda bulunmaktadır. Bunlara paralel olarak öğretmenler de hizmet sundukları öğrenci ve velilerin bu değişen beklentilerine cevap verebilmek ve güncel bilgilerin ışığında bireysel gelişimlerini sürdürebilmek için yeni bir takım roller üstlenmek durumundadır. Bütün bu değişen roller, beklentiler, ihtiyaçlar ve durumsal şartlar çerçevesinde okul müdürlerinin liderlik rollerindeki dönüşüm kaçınılmaz hale gelmektedir. (Aydın, 2010:70)