Kutsal Kitapların Yazarı ve Yapısı

~~Şeyh Adî tarafından bizzat yardımcısı Şeyh Fahrettin’e dikte edilen Kitab-ı Cilve kitap toplam bir mukaddime ve beş bölümden oluşuyor. Her bölümde Şeyh Adî’nin kendisi anlatıcı konumunda. Bu kitabın esas nüshasının Isya Joseph’e göre Beşika köyünde oturan Molla Haydar’ın evinde bulunmakta. Y.S.Kartsov çevirmeni vasıtasıyla Yezidîlerin ruhanî lideri Şeyh Nasır’a kutsal metinlerini sorduklarında da Yezidîler arasında bu metinleri okumaya yetkili tek kişinin Molla Haydar olduğunu öğrendi.(Browski, L. E.) Theodor Menzel’e göre Molla Haydar bu kitabı yılda iki kez Şeyh Adî’nin mezarına götürmekte(Menzel, Theodor, 1911). verdiği bu bilgiler karşın Mustafa Nuri Bey (Nuri Bey, Mustafa) bu kitapların kaybolduğunu iddia ediyor.
Mushaf Reş’in yazarının 14. yy. yaşamış Hasan el-Basrî olarak bilinir. Bu kitabın esas nüshasının Dicle nehrinin doğusunda bulunun Kasr-ı İzetttin adlı yerde Kahya Ali adlı birinde bulunuyor.(Joseph, Isya, 1909; Joseph, Isya, 1919; Menzel, Theodor, 1911)
Fasıllara taksim edilmemiş bu kitabın daha çok Yezidî hikayelerini içermektedir. Yaratılış, Cennetten kovuluş, tufan, Yezit b. Muaviye’nin doğuşu anlatan hikayelerinin yanında bazı helal ve haramları, ibadetlerine dair bilgiler, sancaklara ve bayramlara dair bilgi içermektedir.
Mevcut Kitab’ı Cilve nüshaları arasında büyük farklar olmasa da Mushaf Reş nüshalarının arasında epey fark bulunmaktadır. Bunun dışında ekseriyeti Arapça bulunan nüshalar ile bir tek Kürtçe bulunan nüsha arasında da hem biçimsel hem de biçemsel farkları bulunmakta. Ayrıca aktarılan hikayelerin çoğu zaten Orta Doğuda bir çok toplulukça ortak bilinen hikayelerden başka bir şey değil.
Tabiî olarak Mingana gibi kimi araştırmacılar bütün bu piyasada dolaşan metinlerin aslında tek bir kişi tarafından yazıldığını iddia etti ve bu şahısta işin başından beri bütün el yazmalarıyla az çok ilişkili olan Şamnas Yeremiyas Şamir’di. Ona göre bu adam Alkoş manastırından kaçmış bir firarî. Mingana son olarak el yazmaların her ne kadar Arapça yazılmış olsalar da cümle kuruluşları Süryanîce hatırlattığını aktarıyor.
Yezidîlerin Kutsal Metinlerinin Tarihi
Kutsal Kitapların tarihî aslında Orta Doğudaki tarihî kitapların sömürüsüdür. Orta Doğuda bir çok eser Batılı misyonerler tarafından kimi zaman  alarak kimi zaman da çalarak bağlı bulundukları memleketlerindeki akademi veya kütüphanelerine teslim ettiler. Bu bağlamda Yezidîlere dair araştırma yapan Batılı araştırmacılar Yezidîlerin kutsal metinlerini ülekelerine kaçırdılar.
Yezidîlerin kutsal metinleri hakkında Batılı araştırmacılardan F.Forbes sehven adının ‘esved’ olduğunu sandığı bir kitaptan haberdardı. Bu kitabın Yezidîlerin kanunlarını içerdiğini düşünüyordu. (Forbes, Frederick) Diğer bir araştırmacı ise Mardin’deki bir Müslüman’dan ‘celu’ adındaki bir kitabın varlığını öğrendi. (Homes, Henry A.) A. Henry Layard Yezidîlerin Botan Emîri Bedirhan-e Kurdî’nin katliamından evvel daha fazla kitaba sahip olduklarını ama katliam yıllarında kitaplarının kaybolduğunu ya da yabancıların eline geçmemesi için yok edildiğini sanıyordu. A. Henry Layard bu kitapların en bir nüshasının varlığından emindi. Yezidîler Layard’ın bu merakı karşısında ona Şeyh Adî’nin ilahisinin yazılı olduğu ve birkaç yırtık sayfadan oluşan bir elyazması gösterip onu teskin etmeyi amaçladıysalar da Layard fikrinden dönmedi. (Layard, A.Henry, Londra, 1849; Layard, A.Henry, Londra, 1853)
A. Henry Layard’dın dışında G.Percy Badger 1850 yılının Nisan ayının sonlarına doğru Şeyhan ovasında katıldığı Yezidîlerin yeni yıl kutlamasında sarhoş bir Yezidî Badger’e halkına ait bir şiir kitabının varlığını haber verir. Badger’in ısrarı sonucu kitabı Badger’e vermeyi kabul eder. Badger bir süre sonra bu metnin Şeyh Adî’nin ilahisinden başka bir şey olmadığını ve de aynı metni zaten Layard önce görmüştü. Yine de bir nüshasını çıkartıp çevirisini yapmayı ihmal etmedi. (Badger, George Percy)
Yezidîlerin kitapları Batılı araştırmacılar tarafından bölük pörçük biliniyorsa kesin bir bilgiye ulaşamamışlardı. Batılılar için kutsal metinlerin esas tarihi Yeremiyan Şamir ile başlar. O.H.Parry notlarında dürüst olmayan bir şahsiyet olarak tarif ettiği Yeremya Şamir’i (Parry, O.H.) 1880 yılında gören Alman araştırmacı E.Sachau da onun aslında Doğu literatürü hakkında pek bir şey bilmediğini anlatıyordu. Hatta ona göre kadim Süryanî dilini de bilmiyordu ama yine de bu adam Yezidî tarihinin mihenklerindendir.
Yeremya Şamir döneminin kitap kaçakçısıydı ve Batılı kitap hırsızlarına  aradıkları kitapları tedarik ediyordu. Yeremya Şamir 1883 yılında E. Sachau’a 1872 Antlaşmasını vererek güvenini kazandı. (Guest, S.John, 1993)
Musul’a kaynak toplamaya gelen bir başka araştırmacı olan Ernest A. Wallis Budge de İngiliz müzesi için çalışıyordu. Doğu dilleri uzmanı olan Budge Aramî-Süryanî diline hakimdi. Budge için Yeremiyan Şamir kazanılması gereken bir şahsiyetti. Budge onun kişiliğinden çok marifetini istiyordu. Budge Yeremiyan’nın vasıtasıyla Yezidîlere dair bilgi içeren bir el yazması satın aldı. Daha sonra Yeremiya’nın oğlu Cebrail Şamir tarafından Budge’ye İngilizceye tercüme edilerek teslim edilen bu eserin 9 sayfası Yezidîlere dairdi.
İlk beş sayfada Yezidî inancını ve ibadetlerini ve Osmanlı Antlaşmasını ihtiva ediyordu. Ondan sonraki 4 sayfada ise Yezidîlerin kutsal metinleri olan Mushaf Reş ve Kitab-ı Cilve adlı kitapları ihtiva ediyordu. Son iki bölümde ise Yezidîlerin giyimleri ve gelenekleri hakkında bilgi veriyordu. (Guest, S.John, 1993)
1891’de Mardin’de oturan Amerikan Komisyonu bağlı Alpheus Andrus adlı misyonerin katkılarıyla Amerikan Encyclopaedia of Mission adlı yayında ‘Yezidîler’ adlı bir makale yayınladı. Bu makale Yezidîlere dair Batıdaki ilk yayındır.
Bu makale için Alpheus Andrus Mushaf Reş ve Kitab-ı Cilve’nin bazı bölümlerini tercüme etti. Her ne kadar sehven bütün metni Kitab-ı Cilve’ye ait olduğunu yazmışsa da Yezidîlerin kutsal metinlerinin Arap versiyonun tümü böylece yayınlandı.
Aynı yıl Musul’a bağlı Beşika köyünde bulunan Tur Abidin’li Abdülaziz adlı bir Yakubî Paris Millî Kütüphanesine 150 Franka bir el yazmasını sattı. Bu yazmanın birinci yarısında Yakubîlerin tarihi konu ediliyor ama ikinci yarısında ise Nesturîler, el-Bağdadî adlı birin tarihçesi ve en önemlisi Yezidîler hakkında bilgiler vermekte. Karşunî olarak kaleme alınan bu çalışma daha evvel A.W.Budge’nin edindiği el yazmasındaki benzer bilgileri paylaşıyordu. Her iki çalışmada da 1872 Dilekçesi bulunuyordu. (Chabot, Abbé J. B., 1896; Chabot, Abbé J. B., 1896) Ama aralarında yine de önemli bir fark vardı. Yeremya Şamir tarafından Budge’ye verilen el yazması bütünüyle Arapça iken Tur Abidinli Abdülaziz tarafından Paris Kütüphanesine satılan el yazmasının Karşunî olarak  yazılmıştı.
Karşunî Arapçanın Aramî-Süryanî alfabesi ile yazılmasıdır. Arap dilinin kullandığı alfabe ile Aramî-Süryanî dilinin kullandığı alfabeyle aynı kökene sahip olduğundan ve de Arap dilinin Aramî-Süryanî diline nispeten daha genç olduğundan (Baltacı, Cahit) Arapça metinleri Aramî-Süryanî alfabesiyle yazmak daha rahat olmakta. Tabiî olarak bu yolla yalnızca Arapça değil yerel dillerde de yazılabilir. Örneğin Ermenilerin daha kendi alfabelerine sahip olmadan evvel kullandıkları Aramî-Süryanî alfabesi ile yazdıkları Ermenice metinlerde Karşunî olarak kabul edilebilir.
Oswald Parry Musul’dan Mardin’e 1892 Kasımında geçtiğinde beraberinde küçük bir el yazması götürdü. Bu el yazması 6 bölümden oluşuyordu ve bu eserin ikisi hariç 4 bölümü de Yezidîlere dairdi.
Bu bölümler sırasıyla birinci bölümde ‘on vezirin öyküsü’; ikinci bölümde Yezidîlere dair bir açıklama metni; üçüncü bölümde bir fare, kedi ve köpeğe dair bir masal; dördüncü bölüm Yezidîlerin tarihine dair; beşinci bölüm 1872 Antlaşmasına dair ve altıncı bölümde de Yezidîlerin kutsal metinlerini teşkil eden iki kitap olan Kitab-ı Cilve ile Mushaf Reş bulunuyordu. Bu çalışmanın ilk iki bölümü Aramî-Süryanî ve diğer 4 bölüm de Karşunî olarak kaleme alınmıştı.
Oswald Parry Yezidîlerin kutsal metinleri olan Kitab-ı Cilve ve Mushaf Reş adlı kitapların çevirisini daha sonra seyahatlerini kitaplaştırdığı çalışmasına ekledi. (Parry, O.H., 1895) Ama işin garip tarafı bu el yazması daha evvel Yeremya Şamir’ın A.W.Budge’ye sattığı elyazmasından pek farklı değildi. Bu yazmada da ‘on vezirin öyküsü’ geçiyordu.
Oswald Parry seyahat notlarında Yeremya Şamir’in bu metinleri nasıl elde ettiğini tam olarak anlatmadığından epey hayıflandığını yazıyordu. Oswald Parry çalışmasının başında Yezidîlere dair bilgilerini bunların arasında 30 yıl yaşamış yaşlı bir Süryanî rahibinden elde ettiğini aktarıyordu. (Parry, O.H., 1895) Aslında bu yaşlı Süryanî rahibi Bartellalı İshak idi. Bu adam Yezidîlerin, Yakubilerin ve Süryanîlerin beraber yaşadığı Musul’a bağlı Beşika köyünde Süryanî-Katolik rahipti. Bu rahip 1874’de Yezidîlere dair bir araştırma yapmıştı.
Üç bölümden oluşan bu çalışmasının birinci bölümünde Şeyh Adî’nin nesebini ve Laleş’e gelişini anlatılıyor ve diğer iki bölümde de sırasıyla Sincar Dağlarında yaşayan Nesturî topluluklarının nasıl Yezidîleştiğini ile ve Yezidîlerin geleneklerini, inançlarını ve bayramlarını soru-cevap şeklinde anlatılıyordu. İşin garip tarafı bu metin de A.W.Budge’nin ve O.Parry satın aldıkları el yazmalarına benzemekteydi. (Bois, Thomas, 1967)
Yeremya Şamir de Kitab-ı Cilve ve Mushaf Reş’i nasıl elde ettiğini açıklamıyordu. Aramî-Süryanî dili uzmanı olan Rahip Samuel Cemil (Jamil) Yeremya Şamir’in A.W.Budge’ye verdiği el yazmasını Tur Abidinli Abdülaziz’in Paris Kütüphanesine sattığı elyazmasıyla karşılaştırdığında bu metinlerin birbirinden haberdar olarak yazdıklarını iddia etti. (Guest, S.John, 1993)
Bartellalı İshak’a ait çalışmanın Yezidîlere dair olan üçüncü bölümü kopya edilip tetkik edilmesi için Keldanî Patriğinin Vatikan’daki temsilcisi olan Rahip Samuel Cemil adlı bir Aramî-Süryanî dili uzmanına gönderildi. Samuel Cemil bu metni “Sincar dağı: Meçhul bir halkın hikayesi” adıyla İtalyanca yayınlandı. Samuel Cemil bu topluluk hakkında yeterli bir bilgiye sahip olmadığından çağdaşlarından ne denli geri olduğunu ilk aşamada fark etmemişti. Samuel Cemil ile birlikte İtalyan araştırmacıları da bu konuyla ilgilenmeye başladılar. Ardından Giuseppe Furlani ve M.A. Guidi gibi araştırmacılar bu konuda daha ayrıntılı çalışmalar ortaya koydular.

YORUM EKLE