KENTLERİN İÇERİK SORUNU-1

Oldukça kadim bir tarihe sahip olan kentlerin sorunları, bulunduğumuz yüzyıl itibariyle giderek artmıştır. İlk kentlerin plansız ve kendiliğinden oluştuklarını söylemek mümkün. Ancak günümüz için bu, söz konusu değildir. Adına “devlet” dediğimiz mekanizma, bütün yönetim araçlarıyla insanların güven içinde sağlıklı yaşayabilecekleri alanları oluşturmak için gerekli bütün planlamaları imkanlar ölçüsünde yapar. Bu planlamalar yapılırken “birey ve toplumun ihtiyaçları” göz önünde bulundurulmak zorundadır.

Günümüzde, birçok ülkenin temel sorunu haline gelen “hızlı nüfus artışı” sonucunda meydana gelen göç ve göçün sonucunda ortaya çıkan plansız yerleşmeler, kentlerin ve doğanın da dengesini bozmuş durumdadır. Özellikle bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak için girişilen kimi projelerin, doğaya ait yenilenemeyen unsurların, dengesiz bir biçimde yok edilmesi sonucu doğanın ciddi bir biçimde zarar görmesidir. Böylece bir taraftan yeni yaşam alanları oluşturulurken diğer taraftan diğer canlılara ait yaşam alanları daralmaktadır.

Modern çağ ile birlikte, bireylerin birçok ihtiyacını karşılamayı hedef seçen alışveriş merkezleri, hemen hemen her türlü ihtiyacın karşılanabildiği modern pazarlar durumundadır. Söz konusu merkezler, bireyin günlük ihtiyaçları arasında yer alan beslenme, giyim, eğlence ve kültürel aktiviteler sunar. Ayrıca bu merkezlerin ekonomiye katkısı ve oluşturduğu istihdam alanı itibariyle oldukça önemli ekonomik girişimler olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu tür girişimler, büyük sermayeler tarafından hayata geçirildiği için küçük ve orta boy girişimcileri ekonomik olarak zor durumda bıraktığı da bilinen gerçekler arasındadır. Özellikle “büyükşehirlerde” yapılması düşünülen alışveriş merkezlerinin, kentin tarihi ve çevre dokusuna zarar vermemesine özellikle dikkat edilmelidir. Bu aşamada birey, toplum ve çevrenin ihtiyaçları göz önünde bulundurulmasında yarar vardır.

Toplumu oluşturan bireylerin birbirlerinden oldukça farklı kişiliğe ve düşünce dünyasına sahip olduklarını göz önünde bulundurduğumuzda farklı ihtiyaçların ortaya çıkacağı aşikârdır. Ancak bütün bireyler için geçerli temel ihtiyaçlar olarak sayabileceğimiz ulaşım, yeşil alan, park/otopark, altyapı, çeşitli kültürel/sanatsal/sportif etkinliklerdir. Elbette ki herkes için geçerli olan ihtiyaçların, yerel yönetim unsuru olan belediyeler tarafından karşılanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü belediye, yerel ihtiyacı en iyi bilen ve ona göre çözüm geliştiren/geliştirmek zorunda olan, oldukça işlevsel bir yapıyı ifade etmektedir. Her ne kadar belediyeler, siyasi bir hareketi temsil ediyor olsalar da asıl var oluş nedenleri, sınırları içerisinde bulunan bireylere çeşitli hizmetler sunmaktır. Bu anlamda, günümüzde, bireyler “yaşanılır kent” kavramından, sokakları temiz, altyapısı güçlü, yeşil alanları oldukça fazla, park/otopark sorunu olmayan ve çeşitli kültür/sanat/spor etkinliklerinin çeşitliliği ile ön planda olan hizmetleri olan kentler olarak algılamaktadır. Bununla beraber doğayla barışık olmaya özen gösteren kentler, çevreci/doğa dostu bireyler için olmazsa olmazlar arasındadır.

Son yıllarda, özellikle büyükşehirlerin şikâyetleri arasında yer alan “göç alma” sorununun altında yatan bir takım nedenler, kentlerin bireylere sunmak zorunda olduğu ancak sunamadığı için bireylerin de daha iyi yaşam standartlarında yaşamak için göç ettiği gerçeğidir. Bu nedenle yerel ve merkezi yönetimler, ülke genelindeki nüfusun dengeli olabilmesi adına ihtiyaç duyan kente, yeter derecede “yatırım/istihdam politikası” ile yaşam standartlarını daha kaliteli ve yükseğe çıkartan önlemleri almalıdır. Ancak kimi kentlerde birçok hizmet bir arada bulunabiliyorken kimi kentler de standartların oldukça altında hizmet almaktadırlar.

Her kent, sahip olduğu bir ya da birkaç özellik ile diğer kentlerden ayrılır. Şöyle ki, kimi kentler, turizm, kimi sanayi, kimi tarım, kimisi de üniversite kentidir. Kimi kentler de bütün bu özellikler bir arada bulunabilir. Kimi kentlerde sağlık hizmeti gelişmişken kimisinde de turizm özelliği ön plandadır. Burada önemli olan, kentlerin hangi özellikte olduklarından ziyade kentlerde yaşayan insanların aldığı hizmetlerin standardıdır. Ayrıca “yerel yönetimler” tarafından kentlerin “imar planlaması/tasarımı” yapılırken söz konusu değişimin, doğaya zarar vermemesi öncelikli olmalıdır. Bunun dışında, bireylerin, özellikle “engelli” bireylerin, ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik düzenlemelerin yapılması da söz konusu bireylerin temel hak ve özgürlükleri arasında yer aldığını belirtmeye gerek yok sanırım.

YORUM EKLE