KABADAYI

Kabadayılık devlete hâkim oldu. Benim hırsızlığımı, yolsuzluğumu soruşturamazsın. Benim hırsızımı, yolsuzumu gözaltına alamazsın, polis bunu yapamaz. Savcının ise buna hiç hakkı yok. Eğer savcı bunu yaparsa, bu emrini polis yerine getiremez. Operasyon ve soruşturma emrini veren yargı mensuplarını ve buna uyan polisleri görevden alırım. Benim dediğim olur. Benim dediğimi yapmayanın vay haline!
Benim oğlumu soruşturamazsın, soruşturan olursa büyük bir suç işlemiş olur. Asla bakanlarım ve milletvekillerimi kimse sorgulayamaz. Benim şirketlerim ve vakıflarıma yüz milyon dolarlarla yapılan girişler iyilik amaçlıdır, her kim veriyorsa da verme amacı sorgulanamaz. Kimse benim ve yakınlarımla ilgili akçeli durumları soruşturamaz, yazamaz, haber konusu edemez. Yapan olursa işinden olur, vergi manyağı olur, bir saniyede milyar doları olanı fakir bir adam yaparım. Herkes haddini bilecek.
Benim bahsettiğim kabadayı tiplemesi mahalle bitirimi ya da kahve fırlaması biri değil. Yani omzunda ceket, ökçelerine basılmış yüksek topuklu, sivri burunlu ayakkabılar içinde beyazımsı çorap, elinde tespih ve “Hieyyttt ulaaannn!” diye böğüren bir kişi değildir. Ya da mafya dünyası içinde haraç alan zalim ve aşağılık biri de değildir. Ben bir devletin içine çöreklenmiş ve oradan artık çıkmayan ve çıkartılmayan bir vakadan bahsediyorum. Tabii bu yazımdan belki TC ve olanlarından bahsettiğimi sanmış olabilirsiniz, asla ve haşa!..
Neyse, yani ben racon kesen adamlardan bahsetmiyorum. Enteresan biridirler onlar. Kürt İdrisler, Oflu İsmailler, Sarı Nezirler (Mardinlidir) gibilerinden bahsetmiyorum. Kodeste yatan mafya bozuntularından da bahsetmiyorum, devletin ve ırkçılığın tavan yaptığı ideolojisinin yardımıyla çek-senet tahsilatçısı Çakıcıvari Dirêj tiplemelerden de söz etmiyorum. Bebecik memecikler, Nurişler murişler de değil… Ben bizatihi devlet gücüyle yapılan kabadayılıktan bahsediyorum. Tabii yine yanlış anlamayın. Bu devlet TC ve yöneticileri değil, hiç olur mu canım?
Benim bahsettiğim Zaloğluvari biri, onu bir gün haşamat etmişler, kafatasından dahi 70 kurşun çıkmış, buna rağmen 70 metre yürümüş ve karşısındaki 72 kişiyi bir vuruşta indirmiş, öbür dünyayı boylatmış. Öylesine dev bir varlıktan, bahsediyorum. Bizimkinin bir mevzusu olursa hemen araya girerler ve hallederler, öylece mevzu kapanır gider. Hukuk mukuk, ceza meza, mahkeme falan filan vız gelir tırıs gider… Mevzu içinde olanlar derhal, hemencecik yani ertesi gün gelip özür dilerler…. Anladınız mı şimdi? Millet bile hak verir bizim kabadayıya, istediği her şeyi verirler, isterse vermesinler…
Bizim kabadayı devlete kapaklanmış. Etrafına da kendi familyasından olanları almış. Her mahallede her vilayette adamları var, racon kesme ile her iş olur. Ancak silah kullanma raconu devri kalmadığından, raconu nutukla, emirle ve talimatla verirmiş bizim kabadayı. Öylesine bir devlete demokrasi ya da diktatörlük diyemezsiniz. O devlet bizatihi kabadayılar devletidir. Hukuk mukuk, anayasa babayasa falan filan hikâyedir, esas olan emir komuta zinciridir, yukarıdakinin emri her işi bitirir, zaten yargı da o emirle yönetilir. Kabadayılar devletinden bahsettim. Raconsa ancak böyle kesilir, silahsız ama kesin bir sözle, yani akıl çalıştırır bizim kabadayı. Akılla racon keser ve millet inanır.
Bizim kabadayılar öyle pavyon mavyon külhanbeyliği filan taslamazlar. Bir pavyon kadını yüzünden düello yapmazlar. Mealen eski devirde kalan o racon kesme yöntemi yerine dolar ve avro paraları yöntemini kullanırlar. O eski devir, eski racon kesme devri bitmiştir bahsettiğim devlette. Yine de ben son defa daha söyleyeyim: Bahsettiğim devlet asla Türkiye Cumhuriyeti değildir ve kabadayı da bu devletin yöneticileri olamaz. Hiç olur mu canım? Eğer böyle bir şey anlıyorsanız beni yanlış anlıyorsunuz, demedi demeyin. Şimdiye kadar hiç dememiştim ama işte bunu da dedim işte.
YORUM EKLE