İttihad-ı İslam!

Zorla kabul ettirilmek istenen her hareket tarzı dikta ve zulümdür. “Zulümden sakınınız, çünkü o kalplerinizi bozar!” Kalp bozulunca da sair azalar bozulur ve dolayısıyla düzen de bozulur.
Peygamberimiz (s.a.s) Şeytan’a:
-Ümmetimden dostların kaç tanedir? diye sorar.
- On tanedir dedikten sonra ilk başta zalim idareciyi sayar.
Süfyan-ı Sevrî'ye ölmek üzere bulunan bir zalime su verilir mi, verilmez mi? diye sual ettiler:
- Verilmez, dedi.
- Ölmek üzeredir, dediler.
- Bırak onu, su vermek de ona yardım hususuna girer, dedi.
Zira Allah, "Ey kullarım, şüphesiz ki, ben zulmü kendime haram kıldım. Sizin aranızda da haram kıldım. Birbirinize zulmetmeyiniz." Ve “Zalimlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. 11/113” ikazında bulunduktan sonra: Biz onlara zulmetmedik. Onlar kendilerine zulmettiler. 11/ 102” demektedir.
Müslümanım diyen kişinin zulümden kaçınması gerektiği gibi zalime yardım etmekten de kaçınması lazım gelir. Zalimlerin perişan olması için Musalara gerek yok bir sivrisinek yeter! Beklemesini bilene! Unutmayın ki; arzu ettikleri her şeyi aynı anda elde etmek isteyenler, ellerindekini de kaybedebilirler!
Orantısız beyinlerden orantılı güç ve tavır beklenilmemeli. Zira haklı olduğu halde yenildiğinde hain, haksız olsa da yendiğinde kahraman ilan edilen bir asırda yaşıyoruz! Haklı ile haksızın, doğru ile yanlışın ‘yandaş ve karşıt’ kıstasıyla belirlendiği bir zaman diliminde yaşıyoruz!
Günümüz muktedirlerinin uyguladığı çifte standarttan doğan diğer sorunlarımızda olduğu gibi, yeryüzünü kasıp kavuran zulümden kurtulmanın çaresi de yine ittihad-ı islamdır.
Müslüman’ın şımarma hakkı yoktur. Zira Allah'a kul olmakla kölelikten kurtulacağı bilincindedir. Allah'a kul olan da şımarmaz! Müslüman, şımarmadan tüm efradıyla beraber yekpare olarak istikbale doğru yürür. Fakat ırki ve mezhebi öntakılardan vazgeçilerek ittihadı İslam sağlanmazsa İslam coğrafyasında ve özellikle de Ortadoğuda yeni haritaları gündeme getirecek ihtilaf ve tefrikalar ortaya çıkabilir. Bu bağlamda mevcut tefrika ve ihtilafları izale etmek ve yeni ihtilafların önünü kesmek için öntakısız bir ittihad gerekiyor. "İslami ittihad" söyleminden önce Müslümanların İslam’ın onlara yakıştırmadığı egodan kurtulup ittihad etmesi gerekir! İttihad-ı İslam, söylemle değil eylemle oluşur. Bunun için de Müslümanların önce var olan tefrikadan kurtulması elzemdir. Sıralamayı karıştırmamak gerek! Bunun için de bir an önce İslam’ın önüne takı koyma hastalığından kurtulmamız gerekir. İslam’ın önüne kendimizce bazı ırkî veya mezhebî takılar getirmekten vazgeçtiğimiz an ittihad etmeye başladığımız an olacaktır.
İhtilaf ve tefrikalarımızdan faydalanılarak Firavunların türemeye başladığı bir zaman diliminde, Musa'yı beklemek yerine her Müslüman’ın özellikle de her dindarın bir Musa olması gerekiyor.  “Ümmetimin âlimleri beni israilin peygamberleri gibidir.” Sözü gereğince, Hz. Muhammedin (s.a.s) ümmetinin âlimlerinin zulüm ve benzeri olgular karşısında Musavarî davranması gerekir. Musa olamıyorsak bile asası olmamız gerekiyor! Her tarafı zalim sihirbazlar kaplamışsa ve zulümlerine bir bahane giydiriyorlarsa, bize düşen sihirbazların yılanlarını yutan Musa’nın asası olmaktır. Musa'ya Asa olmak gerek! Ecel varken kimseden korkmamalı! Veba hastalığı 7 yıl Şam'da kalmış Eceli gelenler dışında kimse ölmemiş.
Ey Yahudi çocukları için ağladığını söyleyenler ve bu söylemleriyle merhamet timsali olduklarını vurgulayanlar! Müslüman çocukları Yahudilerin maşası olan zalimlerin eliyle hunharca katledilirken kalbiniz mi kurudu yoksa gözyaşınız mı? Hani insan merkezliydi bakış açınız. Unutmayın ki “Hüsnü Hatime” çok önemlidir. "Hüsnü Hatime" için insanlarla olan mübaşeret de çok önemlidir. Zira adabı mübaşereti bilmek için insanlarla muaşeret etmek lazım gelir.
Asrımız, her şeyde olduğu gibi; sahte mazlum ve mağdurları üretmeyi de beraberinde getirmeyi başardı! Hal böyle olunca: Hakkı ve haklıyı Hakk’ın ölçüleriyle halka anlatacak din insanlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bir imam sadece mihrapta değil; sorumluluğuyla, bilgisiyle ve bu bilgsini eyleme dönüştürmede, sevgisiyle, mücadelesiyle de toplumun önünde olmalıdır!
"Komşusu aç iken tok yatan bizden değilse"; komşusunu katledenler kimdendir?
Hayatta güven hariç kaybedilen her şey ikinci kez kazanılabilir! Mutlak özgürlük olmadığı gibi mutlak tarafsızlık da yoktur. Bu bir gerçektir ve gerçeği ifade etmek memnun etmeli! Kimden gelirse gelsin, gerçek memnun etmeli ve kabul edilmeli! Zaten taraf olduğun halde haktan yüz çevirmemek büyük erdemdir.
 “İnsanlar uykudadırlar, öldüklerinde uyanırlar” demişti Nebi (s.a.s). Kimisi bu uykudan uyandığında, yakasında kefeni kana bulanmış bebeklerin ellerini görecek “Ve benim günahım neydi?” feryadı ile kulakları sağır olacak. Sahi insanca yaşama hakkını istediği için delik deşik edilen insanlar bunu mu hakediyorlar? Corc, Coni ve Benyamin için kurguladığınız dünyayı, kendisi için inşa etmek isteyen Ahmed’e, Ali’ye ve Selaheddin’e neden çok görüyorsunuz. Bu mudur sizin demokrasi ve insan hakları anlayışınız?
Ancak unutmayın ki inandığı değerler uğruna merminizden korkmayan bu insanların gölgesinden her zaman korkacak, rahatsız olacaksınız. Zira siz ikiyüzlüsünüz ve bir dünyanız var fakat onların tek bir yüzü yalnız iki dünyaları vardır. Rabbim! Bizi, gözlerini mezarda açanlardan eyleme! Rabbim! Bizi, gözleri mezarda açılanlardan eyleme!
22.08.2013 @/MBHedbi

YORUM EKLE