İşte Kültürel Seviyemiz; Empati, Eleştiri ve Anlayış

Cehaletin sınırı olmadığı gibi, öğrenmenin de sınırı yoktur. Bunu bir tartıya benzetirsek; hangi kefenin daha ağır bastığı, bize sonuç(bilgi) verir.
 
İnsanoğlunun kültürel seviyesi, birçok kavram veya olguya sahip olması ile açıklanabilir. Ancak, bir insanın kültür seviyesi üç temel kavrama olan hassas duyarlılığı ile daha net ölçülebilir. Hassas duyarlılık diyorum, çünkü bu kavramlar ne kadar özümsenebilirse kişinin kültürel seviyesi o kadar ortaya çıkar. Bu üç temel kavramları açıklayacak olursak bunlar; Empati, Eleştiri ve Anlayış ’tır.

Bu kavramların her biri ayrı bir derinlikte ve güzelliktedir. Bütün mesele de buradadır zaten. Mühim olan bu kavramları, anlam derinliği ile anlamak ve özümseyebilmektir. Özümseyebildiğimiz derecede kültürel seviyemiz artar, toplum tarafından kabul görür ve sempati kazanırız. Böylece hayatı güzel yanları ile görmüş ve yaşamış oluruz.

Çok okuyan mı bilir yoksa çok gezen mi? Çok okumak veya çok gezmekle bilgi seviyemiz artabilir veya hayata bakış açımız değişebilir. Bunların kültürel seviye ile doğrudan etkisi vardır. Yalnız, ne kadar gezersek gezelim ne kadar okursak okuyalım, bu üç temel kavramı hayatımızın merkezine koymadığımız sürece belirli bir kültürel seviyeye erişmiş sayılmayız. Çünkü kültürel seviyemizin kendini hissettirmesi için sadece bilgi sahibi olmamız veya bakış açımızın değişmesi yeterli değildir. Bunların yanında Empati, Eleştiri ve Anlayış temelinde somut davranışlar ortaya koymamız gerekir.

Diyalog sürecinde günlük yaşamımızın her saati, hatta her dakikasında karşılaşabildiğimiz bu üç temel kavrama çoğu zaman mağlup oluruz. Ya empati kurmadan karşıdakinin mağduriyet veya haklılığını anlamayız, ya eleştirilmenin bize zarar vereceğini(egolarımızdan) düşündüğümüzden eleştirilere sonuna kadar kapılarımızı kapatırız, ya da bir kimsenin eksiğini, hatasını veya her şeyi bizim gibi düşünmek zorunda olmadığını kabul etmeyerek anlayışla karşılamaz ve hoş görmeyiz. Bu tür durumları aşmadığımız sürece kabuğumuzu kırmış sayılmayız.


 
Oysa, empati kurabildiğimiz ölçüde daha duyarlı oluruz. Olaya sadece kendi gözümüzle değil, aynı zamanda karşıdakinin gözüyle bakarak daha objektif ve sağlıklı kararlar alabiliriz. Bunun yanında kendimizi yenilemek ve geliştirmek için eleştiriye kapılarımızı sonuna kadar açmalıyız. Eleştirildiğimiz sürece, başkalarının gözüyle eksiklerimizi daha kısa sürede görür ve bu eksikleri kapatma yoluna gideriz. Böylece doğruya daha yakın oluruz. Anlayış konusu ise, öncelikle her insanın eksik ve hatalı kararlar alabileceğini veya davranışlar sergileyebileceğini kabul etmemiz gerekir.  Bu nedenle tepki vermek yerine hoş görmek ve saygı duymak yapılabilecek en güzel insani davranıştır.
 
Kültürel seviyemizin artması için birçok şey yapılabilir. Ancak bu üç temel kavram; Empati, Eleştiri ve Anlayış olguları kültürel seviyemizin üç ana ayağını oluşturduğundan bunların herhangi birinin olmaması mevcut yapının eksik olması anlamına gelmektedir. Bu nedenle kültürel seviyemizi artırma çabasının yanında bu üç temel kavramı yere daha sağlam oturtmak gerekir. 
Cehaletin sınırı olmadığı gibi, öğrenmenin de sınırı yoktur. Bunu bir tartıya benzetirsek; hangi kefenin daha ağır bastığı, bize sonuç(bilgi) verir.
 
Sonuç olarak, ne kadar okumuş,  gezmiş ve görmüş olursak olalım Empati, Eleştiri ve Anlayış olgularına kapalı olduğumuz sürece kültürel seviyeden bahsedemeyiz. Bunun sonucunda da cehalet kefesi her daim daha ağır basacaktır… 
 
--Duyarlı olmak; var olmaktır. Var olmak; duyarlı olmaktır.--
 
 01 Temmuz 2015
YORUM EKLE