Gece…

 
 
Bir kadir gecesinin nasıl da bir dua gecesinden ziyade, bir beddua gecesine dönüştüğünü fark ediyor insan, sosyal paylaşım sitelerinde dönüp dolaşan onca insanlık dışı manzara karşısında irkilirken…
 
Yanı başımızdaki savaş her türlü canlının sonunu getirmek üzere programlanmış sanki…
Tüm politik analizlerden uzak, tamamen bir insan gibi soruyorsunuz işte, bir Kürdün kaderini yazan kalem nasıl oluyor da bunca katliamı sığdırabilmiş şu kısacık ömrüne…
Sanırım kıyamet denilen o malum günün yaşanması için gökten özel olarak bir müdahalenin yapılmasına gerek bırakmadan, bu finali bir hayli geciken filmin sahnesini çekmek istiyor artık insanlar… 
 
Çünkü gittikçe kendini tekrarlamaya başlıyor tüm sahneler.
Bütün kan grupları döküldü! Kimsenin gözü arkada kalmasın!
 
Sabırsızlıktan kovulmuştuk cennetten… Ve artık fazla sabretmiş olmaktan bitirmek istiyoruz bu dünyayla bağlantımızı… İki türlü de yaranamadık yaradana…
Şiddetin ne kadarda normalleştiğini gördükçe ve okudukça insanın artık sağlıklı bir bünyeye sahip olmadığını fark etmesi gittikçe netleşiyor…
 
Çocukları için bayram elbiseleri almak için kentin çarşısına çıkmış bir babanın, ta komşu ülkeden gelen bir kurşunla “rastgele-kazara” ölüyor… Ve haber bültenleri bunu bize, sanki kırmızı ışıkta durmayan bir yayanın dikkatsizliğini anlatır gibi sunuyor…
 
Yanı başımızdaki savaşın ne kadar da absürt ve izah edilemeyen kapkara bir mizaha dönüştüğüne tanık olunca, güneşin nasıl oluyor da biraz olsun arlanmadan sabah tekrar doğacağına hayret ederek zihnimize kazınan onca çocuk ölüsüyle geceyi noktalıyoruz.
 
03-00
 
 
 
 

YORUM EKLE