Erdoğan Kızıltepe’den Geçti
- 26 Şubat 2013, 09:21
- 475
Türkiye Cumhuriyeti tarihinden otuz iki yıllık aradan sonra ilk defa bir başbakan Kızıltepe’ye geldi. Hem de öncekinden bir farkla: Bu başbakan, Kızıltepe’de bir de miting yaptı. Tabi ki bu miting Kürt sorununa bir barışçıl çözümün arandığı bir sürece tekabül ettiği için anlamsal olarak ilgisi de büyük oldu.
Hafızamızı geriye doğru zorlasak 32 yıl önce 1981 yılına denk gelir ki bu yıl 12 Eylül Askeri Darbenin başbakanı Bülent Ulusu’dur ki Kızıltepe’ye gelişi hayra alamet değildir!
Başbakan Erdoğan’ın, Kızıltepe’den ayrılmasından bu yana hala gelişinin ve mitinginin anlamı yankılarını sürdürüyor. Yazıyı biraz da geç yazmak isteyişimin sebebi, kamuoyundaki yankısını gözlemleyebilmek. Bu konuda farklı yaklaşımlardan söz edilebilir.
Bir defa mitingde bir araya gelen kalabalık tartışılıyor. Alanda mitingi takip eden kalabalığın 20-25 bin arasında bir rakamın dillendirilmesi söz konusu. Hiç kuşku yok ki yerel seçimde BDP’li belediye başkanının 38 bin oyuna karşılık iktidar partisinin adayının 7 bin beş yüz oy aldığı bir ilçede Başbakan Erdoğan gelip böyle bir yerde miting yapması, 20 binin üzerinde insan toplayabilmesi kendileri açısından çok önemli olsa gerek.
Öte yandan Başbakan Erdoğan alandakiler tarafından Bijî Aşîtî-Yaşasın barış sloganı ile karşılandı. Bunun anlamı AK Partinin tabanının ülkede akan kardeş kanının durmasını ve iç barışın tesis edilmesini talep ettiğini gösteriyor.
Kürt sorununa barışçıl bir çözümün arandığı bir atmosferde esen rüzgarı da arkasına alarak Kızıltepe’de devletin başbakanının gelip halka hitap etmesi, altı bakanıyla beraber, burada ülkenin en temel sorunu olan Kürt sorunu ile ilgili mesajlar vermesi bölge halkı için önemli olduğu kadar Türkiye’nin siyasi gündemi için de bir o kadar önemliydi. Örneğin başbakanın ‘Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına altına almış bir iktidarız’ mealinde sarf ettiği söz çok geçmeden parlamentoda yankısını buldu. Mecliste muhalefet eden siyasal partiler başta MHP olmak üzere CHP’de bu noktada başbakana ağır yüklendi.
Kızıltepe Medeniyet Beşiği
Başbakan Erdoğan’ın Kızıltepe ile ilgili olarak kullandığı bir veciz cümle siyaseti takip edenlerin dikkatinden kaçmadı. O söz şöyle idi:
“Kızıltepe artık gözyaşları ve kanla değil, başarı ve sevinçleriyle öne çıkmalı.”
Evet gerçekten Kızıltepe göz yaşı ve üzüntüyü hak eden bir ilçe değil, Kızıltepeliler ise hiç bu manzarayı hak etmiyor. Kızıltepe başarı ve sevinç duyguları taşıyan bir potansiyele sahiptir. Başbakan Erdoğan çok doğru bir tespitte bulunmuş. Kızıltepe şu aşamada yüzlerce şair ve yazarıyla Kürt dili ve kültürüne çok değerli hizmetlerde bulunuyor. Ehmedê Xanî’nin torunları olduklarını hiçbir zaman unutmamışlar ve gelinen noktada Kızıltepeli şair ve yazarların eserleri bu gerçeği doğrulamaktadır.
Yine son yıllarda ülkenin çeşitli üniversitelerinden gerek mezun olan gerekse okumakta olan binleri ifade eden doktor, avukat, mühendis, öğretmen, hemşire yetiştirmiş ve yetiştirmeye devam ediyor, Kızıltepe. Bu anlamıyla ilçemiz bir başarı ve sevinç tablosunu ortaya koymaktadır. Gurur tablosu bu olsa gerek.
Kızıltepe’nin gözyaşı ve üzüntü yaşamasının temel sebebi yıllardır devleti yöneten hükümetlerin yanlış politikaları olmuştur. Kürtler yıllarca bu ülkeye vergi verdi, askere gitti dahası Kurtuluş Savaşı’nda dış düşmanlara karşı fedakarca savaştığı halde varlığı kabul edilmedi, yok sayıldı. İşte sadece Kızıltepe’nin gözyaşına, üzüntüsüne bu devlet aklı ve politikası neden olmadı. Bundan Nusaybin de, Erciş de, Bahçesaray da, Şemdinli de üzüldü. Çatışmalara sebep olan bu yanlış politikalardan dolayı Trabzon da, Afyon da, Denizli de belki üzüldü.
Fakat son yıllarda devlet politikalarında olumluya doğru somut değişiklikler yaşanmaktadır. Özellikle AK Parti iktidarı ele geçirdikten sonra yaşanan değişiklikler ülkede akan kanın durması ve barışın inşası adına olumlu bir hava yarattı. Kürt açılımıyla başlayan ve en son olarak bir kısım Kürdün ‘İrademizdir’ dedikleri Abdullah Öcalan’la hükümetin başlatıp devam ettirdiği süreç barış adına meyvelerini vermeye başladı. Ard arda İmralı’ya gidip görüşen BDP heyetlerinin görüşmeleri sürecin ‘şeffaflığı’ açısından önemli. Bu anlamda bizzat Öcalan’ın BDP heyetlerine ne söylediği Kürtler açısından anlamlı.
Öyle anlaşılıyor ki, süreç uzun olacağa benziyor. Daha sürecin başında sayılırız. Sürece bakıldığında somut adımlar atılmaya başladı bile. İlk olumlu adımların hükümetten geldiği görülüyor. Örneğin KCK Operasyonları kapsamında cezaevlerinde tutuklu bulunanların gruplar halinde tahliye edilmeleri gibi. Bu kapsamda Kızıltepe Eski Belediye Başkanı Ferhan Türk de tahliye edildi. İmralı Adası’ndan dönen BDP heyetinin yaptığı ilk açıklamada, Öcalan’ın 4. Yargı Paketini bir anayasa kadar önemsemesi dikkate değer bir yaklaşım.
İşte sürecin bu gibi irili-ufaklı adımlarla işlendiği bir sırada Başbakan Erdoğan Kızıltepe’ye geldi. Ancak Kızıltepe Belediyesi’ni temsilen hiç kimse başbakanı karşılayanlar arasında yoktu. Eğer Kızıltepe Belediyesi protokole davet edilmemişse belirtmeliyim ki bu davranış sürecin ruhuna terstir. Yok eğer belediyeye davetiye gittiği halde ‘demokratik tepki’ anlamında Kızıltepe Belediyesi bir davranışta bulunmuşsa bu da sürecin ruhuna aykırıdır. Nitekim Başbakan daha konuşmasının başında açıkladı:
Belediye çöp toplamadı diye.
Başbakan bu noktada siyaseten BDP’ye yüklendi. Bu belediye ilçe halkına çöpü, pisliği reva görüyor diye.
Bence ilçemize kim gelirse gelsin, misafirperverlik adına kentimizi temiz tutmalıyız. Kürtlerde kökü çok kuvvetli olan geleneksel bir misafir ağırlama adeti var. Konuklarımızı, evimize adım atan düşmanımız da olsa, bu tarihsel geleneğe göre karşılamalıyız. Başka demokratik tepki biçimleri geliştirilsin.
Dilerim ülkeye ideale yakın bir demokrasi anlayışı yerleşecek ve demokratik tepkilere de gerek kalmayacak.
Evet 17 Şubat 2013’te karizmasıyla bir başbakan Kızıltepe’den geçti!(www.kiziltepepost.com)
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi