İBRAHİM AYDEMİR: AŞK YAZARI İBRAHİM AYDEMİR İLE KİTABINI KONUŞTUK

Tastamam bir aşk ziyafeti şeklinde hazırladığı ilk kitabıyla (“ANLAMIN DA ÖTESİNDEDİR AŞK”) okurları buluşturan Yazar İbrahim Aydemir ile yaptığımız bu röportaj, handiyse, dalgalı/karanlık aşk denizlerinde yolunu el yordamıyla bulmaya çalışanlar için, ışıktan bir köprü gibi. Işıltılı kelimelerle nakşolmuş, kıvamını da ziyadesiyle bulmuş bu deneme metinlerini, Yazar Aydemir’in aşk kitabını mutlaka tedarik edip, sindire sindire okumalısın. Çünkü, Aşk Yazarı İbrahim Aydemir’in kendi imkanlarıyla çıkardığı ilk kitabını okuduktan sonra, “Hala aşık olamayanlara aşk olsun!” demek geliyor insanın içinden.
İyisi mi susmak sanırım, aşk dile geldiğinde (ve kitabileştiğinde) lafı uzatmamayı bilmek gerek: Aşk Yazarı İbrahim Aydemir’in Yolu Açık Olsun!

 
-Yazar İbrahim AYDEMİR’i tanıyabilir miyiz?
 
1982 yılında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde doğdum. Sonra da üniversite yılları… Selçuk Üniversitesi Turizm Otelcilik, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yönetici Asistanlığı, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümünü bitirdim. Şu anda Aile Danışmanıyım.
 
-Size göre yazmak eylemi neyi ifade ediyor?
 
Bana göre yazmak kişinin kendisiyle baş başa kalması, özgür ruhlu olması demektir. Yazmak, yazarın kendi iç dünyasını kağıtlara ustaca nakşetmesi ve böylece sanatını ortaya koymasıdır. Yazar yazdığı zaman iç aleminde gezintiye çıkar. Bu yolculuğa çıktığında nelerle karşılaşacağını kendisi de bilmez. Yazarken sürprizlerle dolu bir maceraya atılıyorum. Bu aynı zamanda bana mutluluk veriyor. Çünkü girdiğim ilham dünyasının beni nereye sürükleyeceğini bilmiyorum. Nelerle de karşılaşacağımı kestiremiyorum. Bunu önceden bilmemek bana keyif veriyor.
 
-Yakın zamanda çıkan, “ANLAMIN DA ÖTESİNDEDİR AŞK’’ isimli kitabınızın çıkış serüveni nedir?
 
Aşka tanım yüklenemez. Tanımı yapılan şey de aşk değildir zaten. Bunu bildiğim için aşkı “deneme” tarzında yazdım. Sevgiliye türlü türlü anlamlar yükledim; ama baktım ki o da yetersiz. İşte tam da bu noktada aşk benim için anlamın da ötesine geçti ve “Anlamın da Ötesindedir Aşk’’ ortaya çıktı. Kitabımı deneme şeklinde yazdım. Aşkın sevinçlerini, hüzünlerini, acılarını, kederlerini, mutsuzluklarını, korkularını, kaygılarını, umutsuzluklarını; yalnızlığı, ayrılığı, kavuşmayı, sevmeyi, sevdayı ve de en güzel duygu olan aşkı sevgiliyle özdeşleştirerek anlattım. Kısacası; aşkın derin muhtevasını kavlimce yansıtmaya çalıştım. Bir arkeolog edasıyla aşkı kazıyıp derinlerine inmeye çalıştım.
 
-Nice şair ve yazar aşkı konu edinmiş ve tanımlamışlardır. Peki size göre aşk nedir?
 
Bana göre aşk sevgilide kaybolmaktır. İki bedenin tek beden olması… Birbirine kenetlenmek, tek beden tek ruh olmak, aşığın sevgilide kendini görme çabası, sevgilinin içinde erime işi, aşığın sevgilinin derinlerine içsel bir yolculuk yapıp beden ve ruhun o büyüleyici hissedişlerinin tarif edilemez bir hazza dönüşmesidir.Aşkı yazarken anlaşılmak istedim. Bu yüzden dili fazla abartıdan.. Ya da yazıyı boğarak anlaşılmasını engellemek istemedim. Tabii ki ben de benzetmeler yaptım. Sevgiliyi birçok şeye benzettim; ama benzetmeler yaparken tadında bıraktım. Okuyucu okusun, anlasın ve o duyguları hissetsin istedim. Herkesin kendinde birer parça bulacağı bir eser ortaya koymak istedim.
 
 
-İçinden geldiğiniz coğrafyanın sanatsal üretiminizi etkilediği durumlar nelerdir?
 
Açıkçası olmadı. Yaşadığım coğrafya karasal bir iklime sahip… Aşkı yazmamda pek katkısı oldu diyemem. Ben daha çok denizi, kumsalı, sahili olan bir yerde aşkı anlatmaya çalıştım. Yaşadığım coğrafyanın dışına çıktığımda hep denizle iç içeydim. Bunun etkisi olsa gerek.
 
-Bize bu topraklardaki aşkın tomografisini çekebilir misin?
 
Yaşadığım coğrafyada aşk hep görmezden gelindi. Aşkın konusu açılınca insanlar kulaklarını tıkıyor. Aşka karşı çok büyük bir ön yargı var bu coğrafyada. Her nasılsa aşka asla inanmama düşüncesi oluşmuş. Belki aşkı istiyorlardır; ama bunu kendilerine itiraf edemiyorlardır. Belki de istedikleri halde genele baktıklarında kendini çekme, içindeki o duyguyu reddetme dürtüsüyle baş başa kalıyor da olabilirler...Özellikle kadınlarımıza bu konuda çok haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Aşk onlara her zaman klişe sözlerle anlatıldı. Onlara sadece bir tek rol biçildi. Evlenmek, çoluk çocuğa bakmak ve kocanın ihtiyaçlarına karşılık vermek… Ne yazık ki, kadının duygusal anlamdaki ihtiyaçlarına kulak verilmiyor yeterince. Erkek egemen bir toplumda, kadının duygusal anlamda sesini duyurabilmesi ne kadar gerçekleşir ki. Maalesef şu anki durum bu. Toplumumuzun yakın bir zamanda bunları da aşacağını umut ediyorum.
 
-Kitapseverler kitabınıza nasıl ulaşabilirler?
 
Benden kaynaklı olmayan kimi aksaklıklardan dolayı kitabımı geniş okur kitlesiyle buluşturmam şimdilik mümkün olmadı. Bu vesileyle, dertten anlayan bir dağıtım şirketi belki bu hususta bir kapı açar bana. Tekliflere sonuna kadar açığım anlayacağınız. Kendi imkanlarım dahilinde ulaştırabileceğim kitapevlerine bıraktım sadece. Ayrıca kitabımı basan ‘Ulak Yayıncılık’ ile birlikte hem kişisel e-mailinden ([email protected]), hem de bu Gsm’den (05438365689) bana ulaşabilirsiniz.
 
-Yeni bir kitap hazırlığınız var mı?
 
İkinci kitabım psikolojik bir kitap olacak. Henüz altyapısını oluşturmadım; ama uygun bir zamanda başlamayı düşünüyorum.
 
-Son olarak ne söylemek istersiniz?
 
Aşk çok üstün bir duygudur. Aşkın kıymeti bilinmeli. Âşıklar birbirlerine bir ömür aşkla baksın. Hayatlarında aşk olmayanlara da aşk diliyorum. Aşkla kalmanız dileğiyle…