AZADÎ'den Wanlı depremzedelerin sorunlarına duyarlılık çağrısı
AZADÎ'den Wanlı depremzedelerin sorunlarına duyarlılık çağrısı
Kürdistan İslami İnsiyatifi / AZADÎ İnisiyatifi, açlık grevi yapan Wanlı depremzedeleri ziyaret ederek sorunlarını yerinde gözlemledi ve konu ile ilgili bir rapor hazırladı
Kürdistan İslami İnsiyatifi / AZADÎ İnisiyatifi'nin Wanlı depremzedelerle ilgili tespit ve çözüm önerileri şöyle:
BASININ VE KAMUOYUNUN DİKKATİNE!
23 Ekim 2011 tarihinde Van’da meydana gelen 7.2 şiddetindeki depremin üzerinden yaklaşık iki yıl geçti ama depremzedelerin mağduriyeti, acıları geçmedi!
Wan depreminde 600'den fazla insan hayatını kaybetti, binlerce insan yaralandı. Onbinlerce insan travma geçirdi. Maddi zaiyat için, “Bir kent viraneye döndü.” demek yanlış olmaz. Wan depremi sonrasında Türkiye ve Kürdistan kamuoyunda Wan’da yaşanan mağduriyetlere karşı birbirinden farklı tepkiler gösterildiği hala hafızalardadır. Bütün afetlerde olduğu gibi Wan'da da deprem afetine maruz kalan depremzedeler travma yaşamışlardı. Ancak depremzedeler dünyanın her doğal afet mağdurlarından farklı olarak mağduriyetlerinin yanı sıra ırkçı söylemlere maruz kalmışlardı. Hafızalarımızdan gitmedi yardım paketlerinden çıkan sopalar, taşlar, Türk bayrakları….
Toplumdaki bu ideolojik kutuplaşmanın insani yardımları etkileyecek düzeye gelmiş olması ne acı bir gerçek.
Deprem sonrasında evleri yıkılanların ya da hasar görenlerin, çadırlarda ve konteynir kentlerde kaldıklarını biliriz. Maddi olanakları uygun olanlar depremin etkisini bir süre sonra atlatarak normal yaşantılarına dönebildiler, ya maddi durumu elvermeyenler! Onlara ne oldu?
Wan depreminin yaraları eksik de olsa sarılmaya çalışıldı. Kürdistan’ın Kuzeyi ve Güneyi imkanlarını Wanlı kardeşleri için seferber etti. İdeolojilere inat, dualarımızı bu güzel kentimizden esirgemedik. Günler yıllar geçtikçe depremzedelerin sorunlarının biteceğini beklerken, bu kardeşlerimizin açlık grevine girdiğini duymak bizi endişelendirmekle beraber utandırdı. AZADÎ İnsiyatifi olarak 29 Eylül günü açlık grevi yapan depremzedeleri ziyaret ederek sorunlarını yerinde gözlemlemek istedik.
İşte bu gözlemlerimizi duyarlı kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
ÖNCE DEVLET, SONRA TOPLUM UTANSIN!
AFAT’a bağlı 3 ve İHH’nın da 1 olmak üzere Wan’da şu anda 4 konteynır kent var. En büyüğü Anadolu Konteynır Kent. Burada 100 ila 120 civarında aile yaşamakta. 200’ün üzerinde öğrenci var. Bu çocukların hiç biri okula devam edemiyor. Yakındaki okullar, ikametgaha dahil olmadıkları için almıyor, uzak yerlere ise gitme imkanları yok. Çocukların düzenli yıkanamadıklarını, temizliklerini sağlayamadıkları için bitlendiklerini anlatıyorlar. Bir çoğu hasta. Kış aylarının yaklaşması bu insanların ısınma ve barınma sorunlarının ertelenemez olduğunu gösteriyor. Aile içi geçimsizliğin arttığını, boşanmalara varan vakalar yaşandığını anlatıyorlar.
Depremzedeler daha öncesinde kendilerine imzalatılmaya çalışılan dilekçeler yolu ile konteynırlardan çıkarılmaya çalışılmış. Wan Valiliğince yapılan resmi açıklamada, ‘yalnızca kamu görevlilerinin ve kiralama gücü olanların konteynırlardan çıkarılacağı’ söylenmiş olmasına rağmen konteynır kentte oturan depremzedelerin tümüne imzalatılmaya çalışılan dilekçeler depremzedelerde tepkiye neden olmuş ve bundan dolayı geri adım atılmış.
Bazı sivil toplum kuruluşlarının gıda yardımlarının dışında hiç kimsenin onların sorunlarıyla ilgilendiği yok. Daha önce yetkililerin kendilerine verdikleri sözleri tutmadığını söylediler. Gelen yardım paralarının, malzemenin tek merkezde toplanması gerektiği, başka işlere harcanması veya yardım amaçlı malzemelerin uygunsuzca dağıtılmaması gerektiğini anlattılar. Konutların yapımı ve satış rakamı, kura çekimi ise tam bir muamma. Söylentiler adaletsizce bir uygulamanın varlığını işaret ediyor. Öyle ki bir kişiye 3-4 ev birden çıktığını anlattılar. Devlet basit bir işlemle kimin mağdur olduğunu veya olmadığını rahatlıkla bulabilmesi gerekmez mi? diye isyan ediyorlar. Depremzelerden biri, Anadolu’daki sel afeti sırasında mağdurlara yüklü para yardımında bulunulduğunu, kendilerinin ise Kürd oldukları için bu uygulamaya maruz kaldıklarını anlatıyor? Wan Valiliğinin son açıklamasında yalnızca dullar için 1+1 bir ev verebileceği ancak bu kişinin 3 çocuğu olması gerektiği ve bu 3 çocuktan birinin özürlü olması şartının arandığını anlattılar. Bu da ancak içimizden bir ya da iki kişi için geçerli olabilir diyorlar.
Bu yerleşim alanında kalanların hepsi depremden önce de yoksul olan insanlar. Çoğunun işi yok, çok azı ise asgari ücretle çalışıyor. Her şeyden önce bu yoksul insanlara bir istihdam alanı oluşturulması gerekir. Daha sonra dar gelirliler statüsünde olanlar için konutlar yapılmalı veya TOKİ’de boş olan daireler verilmeli. Asgari ücretle çalışanlar ayda en fazla 100 - 150 tl ödeyebileceklerini söylüyorlar. Hazine arazileri üzerine yapılan 80 metrekare büyüklüğündeki konutların maliyetinin en fazla 30.000 tl olan konutların 75. 000 tl’ye satıldığını söylüyor konteynır kent sakinleri. Genellikle bu konutların devlet tarafından yapılıp depremzedelere bedava verildiğini biliriz. Aksine, bu daireler diğer şehirlerde yapılan konutların fiyatından daha fazla bir rakama satılmakta olması akıllara “yoksa devlet bu insanlar üzerinden kâr mı elde etmeyi planlıyor?” şeklinde bir algılamaya neden oluyor. Bütün bunların tarafsız bir komisyon tarafından ciddiyetle araştırılması gerektiği kanaatindeyiz.
Bu konteynir kentlerin Ramazan ayından önce boşaltılma kararı alınmış. Boşaltılan konteynırların tırlarla Suriyeli mültecilerin geldiği şehirlere götürüldüğü söylendi. Ancak buralarda kalan bazı aileler gidecek yerlerinin olmadığını söyleyerek burada kalmaya devam ediyorlar. Depremzedeler, “Bize vatandaş muamelesi yapılmıyorsa, hiç olmazsa mülteci muamelesi yapılsın” diyorlar. AFAT, kendisine bağlı konteynırlarda bütün sosyal faaliyetlerini sonlandırdığını söyledikten sonra, Ramazan ayının başında oralardaki mescid ve Kur’an kurslarını kapatıyor, sosyal tesisler kaldırılıyor(dikiş-nakış kursu, çocuk parkı, spor sahası gibi). Ardından da Ramazan ayından hemen sonra 5 Eylül itabarıyla elektrikleri kesiyor. Gece mum ışığında oturuyorlar, dışarıda ateş yakıp ısınıyorlar. Yemek ve yıkanma için suları ateşte ısıtarak kullanıyorlar. Bunun üzerine kadınların öncülüğünde açlık grevi başlatılıyor. Ölüm orucuna girenler de olmuş. Anlaşılan, bu insanların ölmesi hiçbir yetkiliyi ilgilendirmiyor. Peki , İslami ve insani anlayışa sahip kurumlar nerede? Herkes ölsünler diye mi bekliyor?
Açlık grevi öncesinde 2 kadın 2 erkek Wan Valiliğine gidiyorlar, azarlanarak dışarı çıkartılıyorlar. Vali, “Depremden önce neredeyseniz, oraya gidin” diyor. Bize anlatan kadın başını önüne eğerek , “Biz 2 kadına, sizi isterseniz bir otele ya da pansiyona yerleştirelim” dediler diyor. Kadıncağız mahcup bir şekilde, “Soruyorum size, bir kadına böyle söylemek ne demektir? “ diyor. Yetkililerin duyarsızlığı ortada, ya vicdan sahibi kamuoyu nerede?
Depremzedelerin taleplerini şu şekilde sıralamak mümkün:
En acil talep elektriklerin bağlanması.
Okullar açık olduğu halde çocuklar okula gidemiyor. Çocukların okula gidebilmesi için ikamet ve servis sorunun giderilmesi.
Bütün konteynırların bir merkezde toplanması. Kaldırılan sosyal tesislerin yeniden kurulması.
Sağlık sorunlarıyla ilgilenilmesi ve psikolojik destek.
Kalıcı konut (TOKİ konutlarından kendilerine de ev verilmesini istiyorlar).
İstihdam sorununun çözülmesi...
Bizim gözlemlerimiz, bu insanların insani olanaktan mahrum bırakıldığı ve etnik ayrımcılığa maruz kaldıkları yönünde. Bu ayrımcılığın, aşağılanma, mağduriyet sosyal patlama evresinde olduğunu belirterek, depremzedelerin çok yönlü mağduriyetinin giderilmesi için vicdan sahibi tüm kesimleri soruna duyarlı olmaya, yetkilileri ve Wan Valiliğini de bir an önce bu ciddi problemi çözmeye çağırıyoruz.
Hak Adalet ve Hürriyet İçin KÜRDİSTAN İSLAMÎ İNİSİYATİFİ / AZADÎ İNİSİYATİFİ