Suriye’nin, Esed sonrası bir belirsizliğe sürükleneceği ile ilgili batı kaynaklı söylemler taktiksel söylemlerdir.
2. yıl dönümüne girilen Suriye’deki özgürlük mücadelesinde 70 bin Suriyelinin ölmüş, yüz binlerce kişi yaralanmış ve 2 milyondan fazla insan ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır.
Kendi halkı üzerine misket bombaları kullanan Esed, Batının oyalamaları ile ayakta kalmaktadır.
Her fırsatta kültür adı altında ideolojik adımlar atan Batı, Şebbiha ve Esed güçlerinin yaptığı insanlık dışı tacizleri ön plana çıkartmaktansa, Suriye’de özgürlük mücadelesini canlarıyla ödeyen muhalifleri itibarsızlaştırmaya çalışmakta ve ne yazık ki, batı trandanslı bu propagandalara ülkemizdeki birçok kesim kanmaktadır.
Irak savaşı sırasında Saddam sonrası yeni Irak’ı yeniden dizayn etmek adına Ürdün sınırında 50 bin civarında Irak askerini eğiten ABD’nin benzer hareketi yeniden tekrarladığını görmekteyiz.
Suriye’deki olaylar devam ederken, Türkiye’nin kuzeydeki Sünni Müslüman Kürtlerle mücadele edeceği üzerine hesaplarını yapan ABD ve Batı dünyası, Türkiye’nin çözüme ve kardeşliğe dair attığı adımlardan sonra bu hesapların tutmayacağını anlamış ve Suriye’yi Esed sonrası kontrol altına alabileceği farklı planlar yapmaya başlamıştır.
Bu amaçla Ürdün’de yeni bir muhalif gruba, ABD, İngiltere ve Fransa tarafından silahlı eğitim verilmeye başlanmıştır.
Ürdün’deki eğitimin, Esed sonrası İslami kesimlerin etkinliğini tamamen azalmak ve kontrolü Batının elinden kaçırmamak amacıyla yapıldığı, yapılan açıklamaların satır aralarından anlaşılmaktadır.
Suriye içlerinde canlarıyla bu mücadeleyi veren muhaliflerin 2 yıllık bir bitkinlik durumundan sonra böyle bir hamle yapılmasın insanlık dışı ve iğrenç bir taktiğin ürünüdür.
Yaşanan son süreçle birlikte bir çok şey netleşmeye başlamıştır.
Bilerek uzatılan bu süreçte Esed’in elindeki stratejik bilgi, belge silahların İsrail tarafından kontrollü bir şekilde tahliye edildiğine dair iddialar kayda değer iddialardır.
2 yıllık bir savaş yorgunluğunun ardından bir şekilde çözüm umudu arayan halkın önüne Batı dünyası tarafından Ürdün’de eğitilmiş silahlı güçlerin bir kurtarıcı gibi sürülmesi de bu uzatmaların bir neticesidir.
Oynanan bu oyunlar, içerde gerçek barışı tesis etmeye yönelik değil, Esed sonrası hakimiyetin kaybedilmesi halinde sadece yeni bir iç savaş çıkartmaya yönelik oyunlardır.
Bu oyunları bozacak en büyük unsurun vicdan birliği yapacak Sünni Kürtler ve Araplar olacağına inanıyor, Türkiye’nin on yıllardır bölge insanından uzaklaşılmasına neden olan ulusalcı mantığı bir kenara bırakarak bölgedeki bütün akrabalarıyla görüşmesinin olumlu gelişmeler olduğunu belirtiyoruz.
Rakka’nın ele geçirilmesinin ardından Kamışlı yakınlarına gelen özgür Suriye ordusunun, Kürt gruplarla ortak hareket etmek adına olumlu temaslar içerisinde olmasının Rasulayn’de düşülen hataya düşmekten kurtaracağını ve Rusya dâhil Batı dünyasının bu yöndeki planlarını bozarak Esed’in gidişini hızlandıracağını belirtmek istiyoruz.
SURİYELİLERİN DİLİNDEN KISACA SURİYE DEVRİMİ
BAAS DİKTATÖRLÜĞÜ
Suriye, 1963 yılından beri Sosyalist düşünceye sahip olan Baas Partisi ile yönetilmektedir.
Baas Partisi iktidara geçer geçmez Hafız Esed ve beraberindeki subaylar parti içinde darbe yaparak iktidarı ele geçirdi ve 1970 yılından beri Suriye’yi olağan üstü hal ile yönetti. 1973 Anayasası’na 8. Madde olarak bilinen “Baas partisi toplumun, devletin ve ulusal ilerici cephenin lideridir ve halkın tüm çabalarını birleştirip halkın hizmetine sunmaya çalışır.” maddesi eklendi.
HALKI SİNDİRME HAREKATI
Bu madde ile halkın kurmuş olduğu tüm siyasi partiler, STK’lar, yayın organları, gazeteler ve tüm kuruluşlar birleştirilme ve halka hizmet etme bahanesiyle Baas Partisi bünyesi altına alındı ya da kapatıldı. Bu maddeden sonra Suriye’deki demokrasiye tam anlamıyla bir savaş başladı. Buna direnen muhalif güçler Baas partisi tarafından bombardımanına maruz kaldı ve 2011 yılına gelene kadar 70 bin insan hayatını kaybetti.
HALK DİRENİŞİ
2011 yılının başlarında Arap Baharı’nın meşhur sloganı olan “halkın isteği rejimin düşmesi” sloganını Suriye’nin güney bölgesinde bulunan Dera kentinde 12-14 yaşları arasındaki bir grup çocuk tarafından okulların duvarına yazıldı. Emniyet güçleri bu çocukları tutuklayıp tırnaklarını kopardı ve çocuklara ağır bir şekilde işkence edildi. Dera kentinde Beşar Esed’in teyzesinin oğlu olan bu emniyet biriminin şefi çocukların bırakılmasını isteyen babalara: “Bir daha onları isterseniz annelerini de alırız. Onları artık unutun, gidin ve onların yerine başka çocuklar yapın”. Demesi üzerine aşiret liderleri yıllardır süren bu baskıya dayanamadı ve 15 Mart 2011 tarihinde sokaklara döküldü.
Baas orudusu ise 1982 yılındaki gibi halka ateş açtı ve tanklarını sokaklara sürdü. Ama bu sefer farklı olan durum sosyal medyanın varlığı ve bu alanda gençlerin aktif olmasıydı. Baas ordusunun saldırısını, Dera kentinde bulunan gençler cep telefonlarıyla kaydedip sosyal medya aracılığı ile tüm Suriye’ye hatta tüm Dünya’ya yaydılar. Suriye’nin diğer kentlerinde bulunan gençler bu görüntüleri izleyince onlar da sokaklara döküldü ve böylece Suriye İntifadası tüm Suriye’ye yayıldı.
2011 SURİYE HALKI DİRENİŞİNİN SEBEPLERİ
1-Halkının özgürce düşüncesini ifade edememesi, ifade özgürlüğünü kullanmak isteyenlere beyan edenlerin hapishanelere atılıp kayıp listesine girilmesi.
2- Esed ve ailesinin ülkenin tüm kaynaklarından istifade etmesi ve servetlerinin milyar dolarlara ulaşması
3- 1967 yılında Golan Tepelerinin İsrail’e Hafız Esed tarafından teslim edilmesinin bıraktığı derin üzüntü.
4- Hafız Esad’ın 30 yıllık iktidarı ve Beşar Esad’ın 11 yıllık iktidarları boyunca herhangi bir reform yapılmaması ve aksine ülkenin her yıl daha çok gerilemesi.
5- 1963 ten 2011 yılına kadar Baas ordusu tarafından aralarında Hama’nında bulunduğu katliamlarda ölen 70 bin insanın acısının silinmemesi
6- 10 Milyondan fazla Suriyeli’nin sürgünde yaşaması ve Suriye’ye girişinin yasak olması.
7- Suriye zindanlarında bulunan ve 30 yıldan fazla süredir kendilerinden haber alınamayan 100 bin civarındaki genç.
SURİYE HALKININ İSTEKLERİ ÖZET OLARAK NELERDİR?
1- 48 yıldır süren olağanüstü halin fiilen kaldırılması,
2- Anayasa’nın 8. Maddesi’nin (8.Madde: “Baas Partisi toplumun, devletin ve ulusal ilerici cephenin lideridir.”) tamamen kaldırılarak çok partili sisteme geçilmesi ve seçimlerin demokratik bir ortamda gerçekleştirilmesi,
3- Tüm düşünce tutuklularının derhal serbest bırakılması,
4- Kayıp vatandaşların nerede ve hangi durumda olduklarının açıklanması,
5- Mevcut istihbarat ve güvenlik güçleri cihazlarının çözülmesi ve yeniden yapılandırılması,
6- Halkın canına kıyan, yolsuzluk yapan ve rüşvetle çalışanların yargılanması
7- 30 yıldan beri sınırdışı edilen ve sayıları 2 milyondan fazla olan vatandaşların geri dönmelerine izin verilmesi ve bunların kesinlikle tutuklanmaması,
8- Hafız Esed tarafından iktidar karşılığında İsrail’e verilen Golan Tepeleri’nin geri alınması.