“MEGRİ MEGRİ, DAYÊ MEGRİ”

KÜLTÜR SANAT

Diyarbakır’a vardığımızda öyle aman aman bir heyecan yoktu. İstasyon bölgesinden Toptancılar Çarşı’sına kadar, hayat alışıldık mecrasında akıyordu.

Oysa, bugün Diyarbakır hiç mübalağasız tarihî bir anı yaşayacaktı. Irak Kürdistan-Federal Bölge Başkanı Mesut Barzani’yi, ‘yaşayan efsane’ Şivan Perwer’i görecek olmamız heyecan vericiydi. Özellikle Şivan Perwer’i, benim ilk-gençlik çağlarımın anarşist ve büyüleyici sesini, dünya gözüyle görmek az rastlanan bir mutluluğa işaret ediyordu. Bugüne kadar hemen hemen sürgündeki bütün Kürt sanatçıları Türkiye’ye, aralıklarla geri dönmüşlerdi. Fakat Şivan, dönüşünü hep geciktirmiş, gizemli hale getirmişti. Ama kararını vermiş, bir Türk başbakanın jestine jestle karşılık verip Mesut Barzani’ye eşlik etmişti. Hava da muhalefet etmemiş, konuklarına cömertçe davranmış, pırıl pırıl bir gün hazırlamıştı.

 

Kantar alanında tek tük Kürdistan bayrağı dışında, silme Erdoğan ve Ak Parti pankartları karşıladı bizi. Platformun ön tarafına özellikle kadınlar yerleşmişti. Katılım fena değildi. Yanımda sürekli saatine bakan orta yaşlı bir amca “Geleceksen gel artık yahu” diye söyleniyordu. Kimi kastettiğini tam anlamadım ama o da muhtemelen benim gibi Şivan’ı bekliyordu.

 

Hem tarihî hem de sembolik bir gündü. Türkiye’nin dominant Kürt hareketi, mesafeli davransa da, meydanı dolduran coşkulu kitle bunun önemli bir jest olduğunu farkındaydı. Ama, Osman Baydemir'in Avrupa seyahatini yarıda kesip gelmesi, Altan Tanın karşılama heyetinde olması, Leyla Zana'nın gayretli konukseverliği de dikkatlerden kaçmadı. 

 

Barzani kısa ve anlamlı konuştu. Kürt Türk kardeşliğini selamladı. Erdoğan'dan övgüyle bahsetti. Bundan 8/10 sene önce Diyarbakır'da böyle bir manzaranın hayal olduğunu söyledi. Bu tarihî günden büyük mutluluk duyduğunu defalarca tekrar etti. Barış sürecini sahiplendi. Bunu sık sık vurguladı. Gerçekten de bir Türkiye başbakanın ‘sevgili dostum Mesut Barzani’ diye vurgu yapması, barış ve kardeşlik adına samimi efektlere karşılık geliyordu. Başbakan Erdoğan’ın tablodan son derece mutlu olduğunu gördüm. Hükümetin 13 bakanı bu tarihî buluşmaya gelmişti. Diyarbakırlı Mehdi Eker, konuşmasının önemli bir bölümünü Kürtçeyle yaptı. Öncesinde konuşan vali belki de farkında olmadan Barzanî’nin yüreğini dağladı. (Tabii Barzanî bunun farkında mıydı;- bilmiyorum.) Diyarbakır’ın yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden bahsederken, sözü Süleyman Nafiz’e getirdi. Fakat tarihsel belleklerden, hele Barzanî ailesinin belleğinden silinmeyecek bir acıya imza atmıştı Nafiz. 1900’lerin başında Irak Kürtlerinin efsanevî liderlerinden Abdülselam Barzanî’yi ‘göstermelik’ bir yargılamadan sonra idam eden kişi İttihatçı Süleyman Nafiz’dir. Bugünkü Kürt-Türk gerginliğinin mimarlarından ve Mesut Barzanî’nin atasını idam eden Süleyman Nafiz’den bahsetmemek kesinlikle daha iyi olurdu.

 

Mesut Barzanî’yi de ilk defa görüyorum. O yüzden Barzanî’yi dinliyor ama Şivan’ı aklımdan çıkaramıyordum. Sanırım Kantar meydanını dolduran kalabalıklar gibi. Bu arada, sağ tarafımdan birinin “keşke Barzanî Kandil’e de bir selam gönderse “ dediğini duyuyorum. Sonradan BDP’li Pervin Buldan’ın da aynı sitemi ettiğini televizyondan öğrenecektim

 

Şivan Perwer sahneye çıkıyor. Yanında İbrahim Tatlıses. Şivan ona ‘İbo’ diyor. Tıpkı bütün Kürtler gibi. Şivan Perwer, “Ey Ameda rengîn” diye selamlıyor bizi. “Biratî, azadî, aşitî” sloglanları yeri göğü inletiyor. Şivan, dile kolay 37 yıl aradan sonra yurduna dönüyor. Özlemle ve muhabbetle selamlıyor herkesi. Birazdan Dicle Üniversitesi’nde 300 çiftin düğününde Tatlısesle düet yapacaklar. Fakat yine de bizi o efsanî avazından mahrum bırakmıyor:

 

Megri megri, dayê megri”  

 

Şivan’ın, yarın dayê’sinin mezarını ziyaret için Urfa’ya gideceği biliniyor. Bu şarkının sözlerini, büyük olasılıkla, bütün annelere armağan ediyor.

 

Evet analar ağlamasın artık.

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.