Bir insan hakları savunucusu olarak ülkemizde yaşanan şiddet ortamının ortadan kaldırılması ile ilgili Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarı Sayın Muhammed Dervişoğlu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanı Sayın Hikmet Tülen ile ayrı ayrı uzun görüşmeler yaptım.
Sayın Dervişoğlu ile ülke sorunlarını karşılıklı olarak paylaşmaya çalıştık bu süre zarfında süreç ve Demokratik talepleri görüşme imkanlarına sahip olduk.
Kendilerine düşüncelerimi aktardım.Kendilerinin de objektif düşüncelerini dinleme imkanına sahip oldum.Bu uzun görüşme sonunda önemli gördüğüm bir iki sorunu sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
İlerde düşünülen çözüm heyeti ile beraber silahların bırakılmasına kadar silahlı mücadelenin devam edeceği fikrine karşı ilerde düşünülen Milli Birlik ve Kardeşlik projesinde yer alacak heyet için bazı önerilerde bulundum.Düşünülen bu heyete Aşiret liderleri,Kürt partileri Kanaat önderleri,Dini alimler ve Korucuların yer alabileceği bir heyetin adil olamayacağını söyledim.
PKK ateşkesi bozmuş olabilir size göre böyle bir çatışma ortamına da sebep olmuş olabilir,ancak olası bu hatalarda mevcut tabanlarının devre dışı bırakılması anlamına gelmemelidir.Atılacak bir barış adımının adil olması gerektiğini belirterek bu çözüm komitesinde PKK ve HDP merkezlerini muhatap görmeyebilirsiniz.Fakat adil bir Barış heyetinin hayata geçmesi için tüm toplumsal katmanları temsilen şahsiyetlerin de bulunması gerekiyor.Aksi takdirde oluşacak böylesi bir heyet topal kalacaktır. Bu heyet tespiti yapılırken bu heyete yer alacak kişilerin Adil,İnançlı,vicdani ve vatansever olmalarına dikkat etmek lazımdır.Örneğin bu heyete geçmişte siyasi ve sosyal hizmetleri ile uzlaşmadan yana hizmet veren HDP’den Celal Doğan ve Dengir Mir Mehmet Fırat gibi şahsiyetlerin bulunması bu heyete kamuoyu nezdinde objektif bir heyetin oluşmasını sağlamış olacaktır.
Bu sefer işin uluslararası boyutu da vardır.Orta doğuda hegemonya peşinde olan birilerinin projelerini ortadan kaldırmak için Türkiye Cumhuriyeti ve kendisine bağlı bölge halkının aktif desteğine ihtiyaç vardır.Bunun için şiddeti ortadan kaldırmak amacı ile Kürt halkına mantiği mesajlar vermek lazımdır.Yani gerila mücadeleleri dünya genelinde coğrafya,toprak ve bağımsızlık için savaşır masa başında muhataplar ile bir araya geldiği zaman uzlaşmak amacı ile siyasi taleplerini aşağı indire bilirler.Şuana kadar Dünyanın hiçbir yerinde özerklik için silahlı mücadele öncelikli seçenek olarak ortaya çıkmamıştır.Özerklik talebi parlamento ve sistem içinde çözülen bir sorundur.Bu taleplerden yana olan PKK’nin destek verdiği HDP’nin 59 milletvekili Parlamentoda bulunmaktadır. Demokratik Özerklik talebinde bulunan hem de bütün Türkiye için bu sistemin varlığını savunan PKK’nin derhal silah bırakması gerektiğine inanıyorum.
Ancak bu talepler görüşülürken bu sürecin alt zeminin de oluşturulmasını da yaratmak lazımdır.Anadilde eğitim,Kimlik Kültürel haklarla beraber siyasi olarak herkesi kapsayan bir genel af gibi talepler kaçınılmaz olarak peyde per hayata geçirilmeye çalışılmalıdır.
Birde bu taleplere de bir isim koymak lazımdır.Bu isimin Türkiye ve Orta doğu Coğrafyasına uygun olmasına özen gösterilmelidir.
Bu taleplerin hayata geçirilmesi durumunda bu ülkede Barış ve Demokrasi sürekli hakim olacaktır.
Sayın Dervişoğlu bir öğretmen gibi bana ilginç bir soru sordu,Kürtlerin nüfus olarak en büyük kenti neresidir dedi.Bende cevaben İstanbul’dur dedim kendileri de teyit ettiler. çünkü İstanbul da Dört milyon civarında bir Kürt nüfusu yaşamaktadır. İşte onun için bu Ülkede bölünmenin zemini yoktur diyoruz.Çözüm aynı sınırlar içinde insan hakları Barış ve Demokrasidir.
Sayın Dervişoğlu yılardır hiç kabul etmediğim ve sürekli red etiğim Tek Millet
Kelimesini de bana tek bir kelime ile ikna ettirdi.Ben tüm yazılarım da ve konuşmalarımda Tek millet yerine sürekli Tek ülke kelimesini kulaniyordum sayın Dervişoğlu şimdiye kadar hiç duymadığım bir açıklama yaptı "Tek Millet üst kimliktir"açıklamasında bulundu.Yani bu üst kimlikte hiçbir milliyetin ismi olmayacaktır. Alt kimliklerinde oluşmasını beraberinde getirecektir anlamına gelmektedir. Bu sıcak sohbet ve toplumsal ikna metodundan dolayı Sayın Muhammed Dervişoğlu’na Teşekkür ediyorum.
Ayrıca Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanı Sayın Hikmet Tülen ile de benzer yararlı bir görüşmemiz oldu kendilerine de Teşekkür ediyorum.
Doğruların ülkemizde hakim olması, görüşmelerin ve çalışmaların devam etmesi amacı ile duyarlı olan Siyasi,Demokrat,Aydın,Akademisyen ve tüm Barış ve Demokrasiden yana olan insanlara tarihi görevler düşmektedir.Her kes bu sorumluk bilinci ile olumlu ve onurlu adımlar atarsa kanımca Mezopotamya ve Anadolu Coğrafyasını sınırları içine alan ülkemizde kardeşliğin egemen olması amacı ile, karanlığı aydınlatan barış ve özgürlük meşalesinin bu ülkeye de gelmesini sağlamış olacaktır"dedi.