Tüm halkımıza açık olan panel Kuranı Kerim tilaveti ile başladı. Oturumu yöneten Artuklu Üniversitesi Kürdoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Sayın Zülküf ERGÜN toplumlara rehberlik eden sivil toplum kuruluşların ve toplum önderlerin önemi hakkında kısa bir konuşma yaptı. Ayrıca Kurulan Kitap Standında Zehra yayıncılık ve Nubihar yayıncılık kitapları katılımcılara sunuldu.
Konuşmacılar araştırmacı-yazar Sayın Abdullah ŞAHİN Kürtçe olarak Sayın Muhittin KAYA ise Türkçe olarak her biri 25 dakikalık süreler ayrıldı. Panel, oturum başkanı paneli özetlemesi ve soru cevap ile son buldu.
Konuşmacılardan ilk olarak söz alan Sayın Abdullah ŞAHİN Kutlu doğum haftası münasebetiyle Peygamber Efendimizin hatırlanması ve onu bize hatırlatan zatları tanıtmaya gayret emenin önemini ifade etti.
Sayın Abdullah ŞAHİN konuşmasında Risale-i nur müellifi Bediüzzamanın gerek halk tarafından takılan gerek kendisinin kullandığı lakap ve isimlerin bir birinden koparılmaması gerektiği ifade etti. Seide sofi mirza, feqi seid, melle seid, Bediüzzaman , Bediüzzaman Saide Kürd-i, mellaye meşhur, anadoluya gittikten sonra meşhur Kürt hoca, Saide Kürd-i bu isimler Seyda’nın isimleri olduğunu söyledi. Eserlerinde kullandığı Eski Said ve Yeni Said arasında bir kopukluk bir çelişki olmadığını bizatihi üstadın kendi ifadeleriyle izah etti. Üstad Yeni Said diye tanımladığı zamanında siyasi, hak ve hukuk konularında Eski Said eserlerini referans gösterirken İttikadi konularda Yeni Said eserlerini referans gösterdiğini. Her iki Said arasında fikri bir ayrılık veya çelişki olmadığını üstad Yeni Said eserlerinde “Şimdi size Eski Said olarak cevap vereceğim…” gibi ifadelerle fikri bütünlük içinde olduğunu ifade etmiştir.
Sayın Muhittin KAYA Bediüzzaman Said Kürd-inin hukuk, iktidar ve hürriyet kavramlarını ifade ederken Zazaca ifade etmek istemiş ancak Zazaca bilen olmadığı için Türkçe ifade etmiştir.
Sayın Muhittin KAYA Üstad Bediüzzamanın iktidarların her dönem istibdatçı anlayışlarıyla Hürriyetleri kısıtladığını ve üstadın bu istibdatlara karşı nasıl bir hürriyet mücadelesi verdiğini ifade etti. Üstadın kendi ifadesiyle “Devri istibdatta(Sultan Abdülhamid zamanı) uhuvvet ve musavamatı tımarhanede, Devri meşrutiyette (İttihad ve Teraki dönemi) ise tevkifhanede gördüm” diye ifade etti. Ancak üstadın hak, hukuk ve hürriyet fikrinden hiçbir zaman geri adım atmadığını kendisine rejimin beraber çalışması için sunduğu tüm makam ve mevkileri kabul etmediği ve Van erek dağına inzivaya çekilerek hak hukuk ve hakikat söz konusu olurken şahsi menfaati düşünmediğini ifade etti. Bu tercihine binaen 30 seneye yakın işkence hapis ve sürgün hayatı yaşadığını tarihçe-i hayatından görebilir diye ifade eti.
Panel Sayın Zülküf ERGÜN moderatörlüğünde sorulan sorular konuşmacılar tarafından cevaplandırıldı. Panel konuşmacılara ve katılan tüm katılımcılara teşekkür edilerek, yeni panel ve konferanslarda tertiplenmesi dilekleriyle son bulmuştur.