Ve nihayet acı bilanço kesinleşti 301 ölü. Yine ateş en çok düştüğü yeri yaktı. Herkesin yüreğinin derinliklerinde hafifte olsa, uzakta olsa bir acı hissedildi. Ama kuşkusuz hiçbir acı ana ve geride dul kalan eşlerin ki ile boy ölçüşemez.
Medyanın tavrına değinmek sanırım beyhude bir çabadan öteye bir anlam ifade etmeyecektir.
Karşıt Medya doğrudan Başbakanı katil ilan ederken, yandaş medya ise işi takdiri ilahi ve kaderden dem vurarak (haşasümehaşa) Allah’ı katil ilan ettiler.
301 kişiyi böyle Kadere ve Takdiri İlahiye bağlayanlara ağzımı bozaraktan avazım çıktığı kadar sülalelerini bir bir düzmek istiyorum.
Sevgili Ali Şen gibi “Kes masalı” lan diyeceksin…
En acısı ise, kimi dini liderlerin eskiden saçmaladıkları her söz toplum tarafından birer ayet gibi muamele görürken, bugün gelinen nokta da, artık okudukları ayetlere dahi kimse itibar etmemektedir.
Allah’la aldatanların dünyada varacakları son durak bu olsa gerek.
Siz de biliyorsunuz ki,
Her cennette yolladığınızı söylediklerinizin ardından Eşlerin, çocukların, anne ve babaların yüreklerinde birer cehennem ateşi bırakıyorsunuz. Ve bu cehennem ateşi vadettiğiniz cennetin ırmaklarıyla söndürülmeyecek kadar büyük. Ve masallarınız artık çocukları bile ikna etmiyor...
İşte bu yüzden çocuğa “Baban cennete gitti” demelerinize karşın çocuğun “Babam, cennette değil eve gelsin” sözü tokat olarak size yeterde artar sanırım.
Madem cennet o kadar güzel bir yer niye öldürerek gönderiyorsunuz ya da neden siz gitmiyorsunuz?
Yoksa zaten cennette yaşıyorsunuz da o yüzden mi ihtiyacınız yok…
Sahi kader dediğiniz şey nedir nasıl bir şeydir?
Tanrı tarafından yazılan ve alın oynayın diye insanlara dayatılan bir tiyatro veya bir film senaryosu mudur ki?
Öldürenler cezalandırılmıyor ölenler ise kaderlerine razı verilen rolleri oynuyorlar. Filim senaryolarında bile rol tercih hakkı varken bu nasıl bir senaristtir ki, oyunculara rol tercih hakkı tanımıyor. Rollerinden dolayı da mükâfatlandırıp cezalandırabiliyor.
Ve garibim sana, sürekli fakirlik, aşağılık ve kölelik rolleri veriliyor.
Tarih boyunca her türlü zulmü kader olarak gösterip boyun eğmemiz için, kaderi Allah’a imanın, şartları içine bir dürüm malzemesi gibi sokuşturarak bu afyondan dürümü atalarımıza yedirmişlerdir. İmanın Şartları diye… Biz yemeyeceğiz çünkü
Allah’ın dininde böyle bir iman şartı yok.
Allah, İman için minimum iki ve maksimum beş şartı kitabında apaçık açıklamışken, bu “kaza ve kadere hatta şerrin Allah’tan olduğu” söylemini kim imanın şartları arasına sıkıştırdı dersiniz?
Oysa Allah, minimum bir imanın taban şartlarını; “Allah’a ve ahiret gününe iman” olarak belirlemiştir.
Bunun için Bakara Süresinin; 8,62,126,228,232,264, Nisa Süresinin; 38,39,59,162, Tevbe Süresinin; 18,29,45, 99, Nur Süresi;1, Ankebut Süresi;36, Azhap süresinin; 21, Mücadele Süresinin; 22, Mümtehine Süresinin;6 ve Talak Süresinin 2.ayeti kerimlerine bakabilirsiniz.
Müslümanlar her ne kadar cenneti kendi tapulu malları olarak görseler ve kendi dışındakilere cennete layık görmeseler de, Allah;
“Şüphesiz, inananlar ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden "Allah`a ve ahiret gününe inanan ve Salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır" Bakara-62 ve Maide-69
Ayetlerinde her şey için bu temel iki şartının yeterli olduğunu ifade etmiştir, Allah Salih kullarını anarken de yine bu iki temel imanı şarta sadık olanlara dikkat çekmiştir.
“Onlar, Allah`a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar Salihlerdendir” Al-i İmran 114
Kuşkusuz Müslümanlar için daha üst mertebeler söz konusu olduğu için imanın temel şartları dışında daha başka kimi imanı şartlar da koşulmuştur. Bunlarda maksimum temel şartlarla beraber beştir. Bunu ifade eden ayetler ise,
“Ey iman edenler! Allah`a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah`ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur.” Nisa-136
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah`a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah`ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!” Bakara-177
Evet, bu iki ayet ve artı Bakara süresinin son iki ayeti kerimesi ile beraber toparladığımızda Allah’ a, Meleklerine, Kitaplarına, Rasul(Nebi)lerine ve Ahiret gününe iman yani biz Müslümanlar için imanın 5 temel şartı olduğu ortaya çıkacaktır.
Şimdi sokaktan yaşlı birini, (gençleri değil onlar bilmezler) çevirip İmanın şartlarını sorun sizlere ezberden aşağıdaki gibi okuyacaktır.
Amentu billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusulihi vel yevmil ahiri ve bil kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teala vel ba`sü ba`del mevt ve Eşhedü en lailahe illallah ve eşhedü en muhammedun resullullah
Şimdi yaşlı amcamızın amnetüsünü inceleyelim bir kere içinde ayetlerde geçen 5 maddelik imanın bütün şartları var. Yani fazlası var eksiği yok. Ama bu fazlalıklardan bir tanesi neredeyse 5 temel maddeyi silip süpürür cinstendir.
Diyelim ki, Hayr’i, kader’i ve şehadetti güzel bulup monte ettiniz. Peki, şerrin Allah’tan olduğunu nasıl monte edebildiniz onu anlamadım oysa Allah Nisa-79.ayetinde apaçık:
“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir”
Buyurmasına rağmen her türlü “pislik ve suçumuzu” kadere dolayısıyla Takdiri İlahi diyerek Allah’a bağlamamız, bununla yetinmeyerek bunu imanın asli şartları arasına da yerleştirmemiz, yani anlaşılır bir dil ile söylemek gerekirse,
Allah’a imamın şartları arasına Allah’ı inkârı şart koşmak gibi çelişkili bir iman anlayışı bize miras bırakıldı.
BöyleceLa ile başlayan imanı la ile de bitirmiş olduk. Kitabımız ortadayken eskilerin masallarını iman edindik. En eğitimlilerimiz bile inanmadıkları halde türbine oynayarak Yasin okudular, hatim indirip gönderdiler. İnekten süt sağar gibi kitaptan sevap sağıp gönderdiler. Kimileri sms ile Fatihaları topladı, cepleri doldurdu.
Oysa bu kitap ölüler için indirilmemişti. Allah bile kitabında “Sen bu kitabı ölülere duyuramazsın” demişken, kimileri kitabı ölülere has kılarak fatiha ve hatimler indirmeleri kitap yüklü eşekler benzetmesi bile hafif kalır.
Kader, imanın şartlarından değil Küfrün koymuş olduğu şartlardandır.
Vel hâsıl-ı kelam yazılacak çok şey var ama
Ali ŞEN gibi “kes masalı” lan “o kadar yeter” diyeceksin.
arşiv 11 Yıl Önce
mahmut semen. kurandan ayet numaraları almış ve açıklamaya çalışmışsın. sen otur biraz daha kuranı anlamaya ve ondan sonra anlatmaya çalış. ehli olmadığın bir konu da konuşma da seni adam sansınlar. yazık ki senin yazını okuyanlar ettiğin küfürleri ve dini açıklamalarını yan yana koyduklarında seni nasıl bir insan olduğunu görüyorlar. yazıklar olsun senin gibi bu toplumu sömüren insanlara