Seminere konuşmacı olarak davet edilen Araştırmacı-Yazar M. Burhan HEDBİ, İmam Hatiplilerin halkla iletişimleri dâhil olmak özere birçok konuya değindi.
M. Burhan HEDBİ,“Mektupla iletişimden telgrafla iletişim devrini geride bırakan, telgraftan da günümüz iletişim araçlarını müşaheden ve bir sonraki dönemin iletişim araçlarındaki gelişmeleri göz önünde bulundurursak; bir imam hatiplinin daha doğrusu din adına hareket eden ve misyon sahibi olan herkesin de halkla ve içinde yaşadıkları toplumlarla olan iletişim şekillerini gözden geçirmeliler…” dedi.
Herkesin her konuda konuştuğunu söyleyen Hedbi, “İmam hatiplilerin bu asırda dinlemeyi ön plana çıkarmaları gerektiğine ve buna kendilerinden başlamaları gerektiğine vurgu yaptı. “Burada sükût ile dinlemenin arasında bir bağ kurmak isterim. Hep söylediğim bir şeydir bu: Dinlemek peygamberlerin bir özelliğidir. Zira onlar vahiy meleğini dinlemeselerdi, vahiy bize ulaşamazdı.” diyen Hedbi, “Dinlemeyen bir toplum olduğumuzun farkına varamıyor olmak, daha da tehlikeli. Bazen sükût sözden daha ağır olur...” diyen Hedbi, “İslamın maddi ve manevi yanlarının birleştirilmesinin önemine de” değindi.
“İslam; insanları özgür iradeye sahip kılmakla ‘bireyleştirerek’ bir ümmet oluşturmayı hedeflemişken, ‘Müslüman idareciler’; bireyleri iradesizleştirerek ümmeti yok etmiştir... ” diyen Hedbi, “Vahiy, akıl sahiplerine akıllarını kullanmalarını emrediyor ama vahiy bariyeri olmazsa, akıl daima kalbe kalp ise nefse tapar... Vahiy, aklın kötülüğe meyyal tarafının işlevselliğini engellemeye çalışıyor.” dedi.
Daha sonra dilin önemine de değinen Hedbi, “Dil çok önemlidir. Dil, hayat olduğu gibi hayatı pozitif veya negatif olarak da şekillendiren bir vasıtadır. Bireyin değeri, irsi değerler değil; kendi kazanımları olmalıdır... Şeytan özünü saklayan birçok hünere sahipti, ama sahip olamadığı tek şey temiz ve inançlı bir yürekti! Bireyin kimliği; ırkı değil, ahlakı ve yaşam anlayışı olmalı... Kendinizi merkeze alıp özne kabul etmişseniz, yükleminizin ne olduğunun pek de bir anlamı kalmamıştır demektir...” diyen Hedbi, şu iki meseleye çok dikkat etmemiz gerekir dedi: “ a) “Yeryüzü benim için temizlik vasıtası ve mescit kılındı” hadisinden yola çıkarak belirli birkaç metre karelik ‘alana’ hapsolmaktan kurtulmalıyız. Zira camimize cemaati nasıl getiririzin yollarını ararken, en büyük camiye kendimiz gitmemeye başladık ve sorunlar da burada başladı. b) “Dal/sopa eğikken gölgesi nasıl düzelebilir ki?” Kısacası: “Eğri ağacın doğru gölgesi olmaz” felsefesinden yola çıkarak ve toplumu da kendi gölgemiz görerek hareket etmeli ve işe kendimizle başlamalıyız. Zira: Ne olduğunuz ve ne istediğiniz, ne ektiğinizle anlaşılır. Unutmayın ki, söz ve tavırlar, iç âlemin dışa yansımasıdır… En büyük misyonunuz “İmamın dediğini yap, ama yaptığını yapma” imajını kırmak olmalı. Misyonunuzu bu doğrultuda belirlerseniz, vizyonunuzda kendiliğinden oluşmaya başlar zaten: “SÖZÜ ÖZÜ BİR” olan bir birey” dedi.