40 Yaşından Sonra Arabesk Dinlemek

Tabii hayat pembe gelinciklerinin narin yaprakları gibi hep hassas bir istikamete devam edeceği fikri içinde olanlara; sürekli sürprizler yapacağı aşikârdır. Zira yaşamın arabeskliğine inanmayanlar, yaşamın deltalarına ihtimal vermeyenler; buhranlı ve septik zeminlerin kayganlıklarını sezme cesaretine sahip olma belirsizliği içinde sürünüp giderler. Bu cesaret her fikre, her zanaata, her ferde ve yaşamın her akışkanlığına/olağanlığına karşı olgun bir tavır sergilemekle başlayacağını iyi bilmelidirler.

    ***

      Hayat, hep hip hop değildir ve de pop’ta değildir; hele hele hiç rep’de değildir. Bu bağlamda toplumda dinlenen müzikler/sesler ve melodiler; bireylerin hayat tarzları hakkında ele avcu epeyce done verdiğini hepimiz biliyoruz. Popüler kültürün algoritmalarının bir yansıması olarak hole çıkan müziklerin tamamı; kısa dönemde tüketilebilir ve unutulabilir özelliktedirler.

      Evet, zaman ve mekân ve kısıtlaması ile Türk hafif aranjmanlarını dinlediğimiz vakitlerden; sanat müziğinin deryasına kulaç attığımız anlara kadar; hepten arabeski hep hor gördük. Mısır Kahire radyosundan dağılan/yayılan melodiler; Anadolu coğrafyasının yabancısı olduğu ulus devlet anlayışını, batılılaşma serüvenini, yeni ve katıksız bir ulus inşa etme projesini müzik ile daha doğrusu Arabesk müziği ile delmeye çalışılmıştır.

    Ortaya çıkan ilk örnekleri Karadenizli Orhan baba idi. “Bir teselli ver, Felekle Sohbet, Batsın bu dünya, Gelin Birlik olalım, Hatasız Kul Olmaz”  parçaları ile aslında muhafazakâr ve gelenekçi bir neslin; İktidar hâkimi ve sahibi kesime karşı bazen isyan, bazen kendini ve kaderi suçlayıcı bir arayışa sevk etmiştir. Bu arayışını da Allah’ı ve Allah’ın güçlü kudretini inkar etmeden yapmıştır. Daha sonra bu müzik tarzı, Urfalı Müslüm Baba ve Ferdi Tayfur’un sitilleri ile geniş halk kitlelerin teyp ve kasetlerin de rahatlıkla yer edinmiştir. Müslüm’ün “Hangimiz sevmedik ki”, “Yakarsa Dünyayı Garipler Yakar” şarkıların müziğinden çok; şarkı sözleri, toplumsal yaşamın göbeğinde yer edinmişlerin; başkalarını ötekileştirilme çabalarına bayrak açmanın ruh haliyetlerini temsil ettiği görülmektedir.

     Popüler kültürün gelip geçici ve çabuk tükenen anlayışına inat ve bu kültürün bir yansıması olarak icra edilen pop müziğine karşın; Arabesk müziği; İnsanları ve hayatı karşılıksız seven, beklentisiz ve menfaatsiz fedakarlık yapan ve hayatın tüm renklerine kucak açan bir anlayışı kabul görmüştür. Şarkılarında pop müziğin keyifli, şuursuz, bitmeyecek bir eğlence furyası, ilahi kudrete hesap vermeme/vermeyecek gibi duran ve yaşamı basitleştiren anlayışına inat olarak; Allah’ı bilen ve tanıyan bir söylem ve söz, hatta insanların adaletsizliğine karşı şikayetini sonsuz güç sahibine bildirmesine kadar süregelen şarkı demetlerini/sözlerini benimsemiştir.

Peki, sana ne oluyor yahu! “Bu yaşta arabeske ve arabesk müziğine olan merakın ne ayak?….” Diye birileri hayıflanmadan şunu ivedilikle ifade edeyim.

Aslında yazar-çizer takımı olarak arabesk gibi yaşamaya veya arabesk felsefesinin katmerli argümanlarını ispatlamak gibi bir vazifeye talip olmadığımı söyleyeyim. Lakin beni rahat yaşmaya, eğlenmenin fütursuzluğuna, aşırı zevzevkliğe, hesapsız tüketime ve tabakalı toplumsal yaşama sevk edecek müziği dinleyeceğime; Orhan babanın “Gelin birlik olalım”, Müslüm babanın “Hangimiz sevmedik ki”,  “İbo’nun “Bir kulunu çok sevdim”, Ferdi’nin “Allah’ım Sen Bilirsin” şarkılarını dinlerim.

Peki, daha mı iyi? #EVET, daha iyi…

Vesselam Efendim…

 

YORUM EKLE